Bazen bazı anlar vardır ki senin söylemeye gücünün olmadığı şeyi tek bir şey dile getirir. Birilerine bir şeyleri çok söylemek istersin ama sen ne kadar dil dökersen dök, seni istedikleri şekilde anlayacaklarını bildiğin için susarsın ya hani ya da senin söylemek istediklerin bile daha söylemeden seni ezer ve söyleyemezsin ya işte o an tek bir eşya, hareket, söz... Senin söyleyeceğin her şeyi tek bir şey sen ağzını bile açmadan söyler.
"Kızım, hadi. Anneciğim aç gözünü, kimse yok burada. Çisem lütfen. Güzel kızım uyan hadi."
Gerilerden annemin sesini duymaya başlamıştım. Sanırım yavaş yavaş bilincim yerine geliyordu. Yavaş yavaş gözlerimi açmaya başladım. Gözlerimi açmamla karşımda telaşla bana bakan annemi görmem bir oldu.
"Anne, sen misin? Kim var burada, babam nerede?"
"Benim annem, kimse yok kızım. Baban da yok. Nasılsın, kendinde misin? Dur, su getireyim sana."
"Gerek yok, iyiyim ben. Kızlar iyi mi?"
"İyiler, Ceylan odasında uyuyor. Fidan da yatağında. Bekle sana hemen su getireyim, sonra da istersen konuşuruz ya da uyursun. Tamam mı?" Kafa sallamakla yetindim sadece. Ağzımı açmaya bile takatim yok gibi hissediyordum.
Annemin getirdiği suyu içtikten sonra ve anneme iyi olduğumu söyledikten sonra kızları kontrol edip duşa girdim. Banyoda annemin yanında bastırdığım gözyaşlarımı akıtıyordum. Sesimi duyup kızlar uyanmasın, annem üzülmesin diye kendimi yine tutup sesimi bastıracak bir şeye sığınmıştım. Bu zaman zaman bir yağmur, bir gök gürültüsü, bir müzik, bir su sesi olabiliyordu. Bazen de bir gülücük. Bazen bir gülücükte, tebessümde, kahkahada gizlerim ben gözyaşlarımı.
Benim için en kötüsü de bu. Sen gülersin ama insanlar seni 'Hayat sana güzel, hiç derdin yok.' diye tanımlar. Bilmiyorlar ki bazen gerçekten gülmezsin. İçine akan gözyaşlarının sesidir o kahkahalar.
Duştan çıktıktan sonra üstümü giyinip balkona çıktım. Birkaç dakika sonra elinde kahve bardaklarıyla annem yanıma geldi.
"Saçlarını kuruttun mu? Gecenin bu saatinde yeni banyo yapmış bir şekilde, bu havada balkonda oturuyorsan kurutmuş olmalısın(!) Değil mi?"
"Kurutmadım. Birde onunla uğraşamam."
"Peki, ısrar etmeyeceğim. Seninle oturabilir miyim?" Kafa salladım. Bana uzattığı kahve bardağını alıp teşekkür ettim.
"Konuşmak ister misin? Ne gördün rüyanda, babanı mı?"
"Hatırlamıyorum."
"Hatırlamadığına emin misin? Bana pek öyle gelmedi."
"Hatırlamıyorum." Hatırlıyorum ama hatırlamamayı tercih ediyorum.
"İstediğin zaman benimle konuşabileceğini unutma, her zaman yanındayım. Unutma olur mu?"
"Unutmam. Sen neden uyumadın, benim yüzümden mi? Özür dilerim."
"Özür dilenecek bir şey yok Çisem. Senin yüzünden değil. Uyku tutmadı. Ayrıca senin için uyumamış olsam bile bu benim için sorun değil. Böyle şeyleri kafana takma. Ben içeri geçiyorum, sen biraz yalnız kal. Sen de fazla durma. Kahvem bitince geleceğim ve seni balkonda otururken görmek istemiyorum yoksa hasta olacaksın."
"Tamam, kalkarım 5 dakikaya. Anne, seni seviyorum. Her şey için sağ ol."
"Ben de seni seviyorum ama bu senin balkonda oturma meseleni tolere edeceğim anlamına gelmez. Anlaştık mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİSELEYEN YAĞMUR
De TodoMAVİ AY, "Bir şansınız daha var. Vazgeçme, bu sefer pes etme. Onun senin için savaştığı gibi sen de onun için savaş." der gibi bana göz kırpıyordu sanki. Oysaki benim gücüm kalmamıştı. Ne olacaktı şimdi? Bitmiş miydi her her şey, beraber izleme haya...