Kanada'ya gidişlerinden bu yana 6 ay geçmişti. Yaşadıkları ülkeye, diline ve insanlarına alışmışlardı. Ve hepsi orada mutluydu.
Hyunjin ve minho'nun birbirine olan aşkı gün gittikçe artmıştı ve artamaya da devam ediyordu. Minho hyunjin'e ve kendisine söz verdiği gibi yasa dışı işlerle uğraşmayı bırakmış ve onun yerine bir dükkan işletmeye başlamıştı. Neredeyse her günü hyunjinle beraber orda geçiyordu.
Ama bugün farklı bi planı vardı minho'nun. Sabah erkenden uyanıp, hyunjin'i uyandırmamaya çalışarak bi piknik sepeti hazırladı. Sepeti sakladıktan sonra hyunjin'i uyandırıp hazırlanmasını söyledi.
Amacı sadece piknik yapmak değildi. Hyunjin'e unutamayacağı bi gün yaşatmak istiyordu. Hyunjin de hazırladıktan sonra arabaya bindi. Minho sepeti hyunjin'e çaktırmadan bagaja koymayı başarmıştı.
Minho da arabaya binince yola koyuldular. Hyunjin kendisine hiç bi şey söylemeyen sevgilisinin araba sürerken ki halini izliyordu, her zaman ki gibi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Kahvaltı edicez. Açsındır kesin."
"Hemde çok, biraz sonra seni bile yiyebilirim."
Minho hyunjin'in söylediğine gülmeye başlayınca hyunjin'de gülmüştü kendi haline.
Yol boyu tatlı tatlı konuşurken tatlı ufak bi kafeye ulaştılar. Önce Minho indi ve gidip hyunjin'in kapısını açıp inmesini bekledi. Minho, sevgilisi indikten sonra bi elini onun beline yerleştirirken girişe doğru ilerlediler. Kapıyı hyunjin için açıp girmesine izin verdi. Masaya geçtiklerinde de hyunjin için sandalyeyi çekip oturmasını sağladı. Menüden istediklerini seçip yemeğin gelmesini beklerken sohbet ediyorlardı.
"Nerden çıktı bu kahvaltı işi?"
"Uzun süredir birlikte böyle bi aktivite yapmadığımızı fark ettim. Date gibi düşünebilirsin ama aklına normal bi randevu gelmesin çok dolu bi gün geçireceğiz."
Hyunjin Minho'nun söyledikleri için heycanlanırken yemekler geldi. Sakin bi şekilde kuş sesleri eşliğinde yemeklerini yediler. Kahvaltıdan sonra da tekrar arabaya bindiler.
"Şimdi nereye gidiyoruz?"
"Hep nereye gittiğimizi mi soracaksın?"
"Evet, beni nereye götürdüğünü merak ediyorum."
"Ulaşınca göreceksin zaten. Ne diye soruyorsun?"
"Offff"
***
Yaklaşık yarım saatlik bi yolculuktan sonra büyük bi lunaparka gelmişlerdi. Araba durur durmaz hyunjin hızlıca arabadan inip etrafa bakmaya başladı. Minho da arabadan inince elinden tutup adeta koşarak ilerlemeye başladı.
"Yavaş ol kolumu koparacaksın" dedi minho gülerken. Ama hyunjn'in pek umurunda değildi. Hala küçük bi çocuk gibi zıplaya zıplaya ilerlemeye devam ediyordu.
İçeri girdiklerinde hyunin jeton almak için sıraya girmişti ama gerek yoktu. Çünkü minho jetonlerı zaten almıştı.
"Şimdi neye binmek istiyorsan ona binecegiz. Yani seçim senin."
Hyunjin sevinçle yerinde zıplıyordu. Biraz bakındıktan sonra minho'nun elini tekrar tutup çarpışan arabalara doğru ilerlemeye başladı. Minho'da halinden yeterince memnundu.
Görevliye jetonları verip araçlara bindiler. Oyun bittiği gibi hyunjin başka bi oyun aramaya başladı. Sonunda hız trenine binme kararı aldı. Görevliye de jetonları verip Minho'yla yan yana oturdular. Bu oyun bittikten sonra bi banka oturdular çünkü başları dönüyor ve mideleri bulanıyordu. Yinede çok eğlenceliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banka soygunu ~Hyunho~
FanfictionSevgilisi ile gayet rutin ve normal bir şekilde ilerleyen hyunjin'in hayatının bir banka soygunu ile değişeceğini kimse tahmin edemezdi. (Bu fic genel olarak geçek bi olayın hayal gücüm ile birleşmiş halidir)