Hyunjin ve arkadaşları sorgudan sonra telefonlarını polislerden alıp dışarı çıktılar. Kendilerini çok yorgun hissediyorlardı. O yüzden ayrılıp kendi evlerine gitmeye başladılar.
Hyunjin yolda yürürken minho'nun son yaptığı şeyin gerçekliğini sorguluyordu. Son duyduğu cümle kafasının içinde yankılanıp duruyordu 'seni seviyorum Hyunjin'. Ama bunların geçici olduğunu düşünmüştü. Bi an önce sevgilisinin yanına dönüp herşeyi unutup eski sakin hayatını yaşamak istiyordu.
Kafasındakilerle boğuşurken eve ulaştı. Adımlarını kapıya yöneltti. Ulaştığında kapının hafif aralıklı olduğunu fark ettiğinde kaşlarını çattı ve içeri girdi.
Yavaş bi şekilde salona ilerlemeye başladı. Aynı yavaşlıkla kapıyı araladı ama hiç beklemediği bi şey ile karşılaşmıştı.
Chan, kucağında bi kız ile öpüşüyordu.
Hyunjin gözlerine inanamadı. Bi an yanlış gördüğünü düşündü ama karşında öpüşen ikili pek bi halüsinasyona benzemiyordu.
Kapıyı sertçe açarak içeri girdi. Hyunjin'i gören ikili hızlıca birbirinden ayrıldı. Kız çabucak toparlanıp evden dışarı çıktı. Evde sadece hyunjin ve chan kalmıştı.
"Hyunjin... açıklayabiliri-"
"Hiç bir şey duymak istemiyorum. Ben altı gün boyunca bankada birkaç soyguncu tarafından esir alınmışım ve başıma gelmeyen şey kalmamış ama senin yaptığın şeye bak."
Hyunjin elini saçlarına çıkarıp salonda dolanmaya başladı. Kendini fazla sinirli hissediyordu. Chan hyunjin'e yaklaştı. Omzundan tutarak onu durdurup sakinleştirmeye çalışmıştı.
"DOKUNMA BANA!" diye bağırmıştı hyunjin. Ardından derin bir nefes alıp sert bir şekilde konuşmaya devam etmişti.
"Eşyalarını toplayıp bu evden ayrılmak için sadece bir saatin var. Bu bir saatte senden tek bir kelime duymak istemiyorum."
Chan tam konuşmak için ağzını açmıştı ki hyunjin tekrar konuşmuştu.
"Itraz istemiyorum, ve senden tek bir kelime duymak istemiyorum dedim."
Chan hyunjin'in söylediklerinin üstüne birşey söylemeden odalarına çıkıp eşyalarını toplamaya başladı.
Çok geçmeden chan toparlanmayı bitirdiğinde hyunjin ona bakmadan kapıyı açmıştı. Chan da son kez hyunjin'e bakarak 'kendine iyi bak hyunjin' diyip burukça gülümseyerek evden dışarı çıktı.
Hyunjin bankada esir kaldığı günün sabahında evden ayrılmadan önce chan'ın ona son söylediği şey de 'kendine dikkat et bebeğim' olmuştu.
Hyunjin kapıyı kapatır kapatmaz sırtını duvara yaslayarak yere oturup ağlamaya başladı.
Herşey üst üste gelmiş gibi hissediyordu. Kaçırılmıştı, onu kaçıran soyguncuya karşı tuhaf duygular hissetmişti, sonra minho onu sevdiğini söyleyip öpmüştü, herşeyi geride bırakmak için sevgilisinin yanına döndüğünde sevgilisi onu aldatıyordu.
Yerinden kalktı ve odasına çıkıp havlusunu da alarak banyoya girdi. Uzun süre sonra sıcak bi duş almıştı. Havlusunu beline sarıp odasına girdi.
Odaya baktı, odadaki herşey ona chan'ı hatırlatıyordu. Daha fazla dayanamadı ve tekrar ağlamaya başladı. Ağlarken giyindi ve yatağa oturdu, onun da yorgun olabileceğini bilmesine rağmen feilx'e yazmaya karar verdi. Daha fazla bu evde durmak istemiyordu.
Hyunjin
Felix napıyorsun?
Müsait misin?Felix
Oturuyorum, neden sordun?
Bi şey mi oldu?Hyunjin
Şey...
Evine gelmek istiyordum bi süreliğine
Ama yorgunsan sorun yokFelix
Ben iyiyim o kadar yorgun değilim
Gelmek istiyorsan gelebilirsin
Bir sorun mu var?Hyunjin
Evet bi sorun var fakat mesajlarla anlatamam
15 dakikaya sende olurumHyunjin telefonu kapatıp odadan çıktı. Alt kata indi. Kapıya asılı olan evin anahtarını ve ayakkabılığın üstündeki cüzdanını aldıktan sonra ayakkabılarını giyip dışarı çıktı. Kapıyı kilitlaedikten sonra yola koyuldu. Felix'in evi çok uzakta değildi.
Yolda karşısına çıkan taşı, şişeyi tekmeleye tekmeleye yürüyordu.
Sonunda felix'in evine vardı. Zili çalıp beklemeye başladı. Çok geçmeden felix kapıyı açmıştı zaten.
Genişçe gülümseyerek 'hoşgeldin' dedi ama hyunjin'in halini görünce gülümsemesi yok oldu ve onu kapıda daha fazla tutmamak için kenara çekildi.
Hyunjin kafasını sallayıp içeri girdi ve ayakkabılarını çıkardı. Sonra hemen salona geçip koltuklardan birine kendini attı.
Felix'te kapıyı kapattıktan sonra kendine ve hyunjin'e çay hazırlamak için mutfağa gitti. Çay hazır olduğunda salondaki hyunjin'in yanına gitti. Çayları masaya koyduktan sonra yanına oturup ağlayan arkadaşının sırtını sıvazlarken konuştu.
"Sorun ne? Neden ağlıyorsun?"
Hyunjin'in ağlaması şiddetlenirken felix'e Minho ile tanıştığıdan beri olan hislerinden , chan'la arasında son olanlara kadar herşeyi detayları ile anlattı.
Felix arkadaşını yaşadıklarına hem şaşırmış hemde üzülmüştü. Onu her ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamayacağını fark ettiğinde seungmin ve jeongin'i çağırdı.
Bu geceyi birlikte geçirip, bazı konular konuşmaları gerekiyordu.
Tekrardan merhabalar
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Umarım hoşunuza gitmiştir.
Chan'ı biraz şerefsiz yaptığım için özür dilerim ama böyle olması gerekiyordu.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
Kendinize çok iyi bakınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banka soygunu ~Hyunho~
Fiksi PenggemarSevgilisi ile gayet rutin ve normal bir şekilde ilerleyen hyunjin'in hayatının bir banka soygunu ile değişeceğini kimse tahmin edemezdi. (Bu fic genel olarak geçek bi olayın hayal gücüm ile birleşmiş halidir)