Üçüncü gün
Saat sabahın 8'i ve Hyunjin iki gecedir uyumayıp yaşadıklarını sorguluyordu. Minho onun kafasını karıştırıyordu. Ona tuhaf ama bi o kadar da güzel duygular hissettiriyordu. Ama hyunjin'in bi sevgilisi vardı. Chan şuan büyük ihtimalle sevgilisinin sağ salim eve dönmesini bekliyordur. Ama hyunjin kendisini kaçıran adama duygu beslemeye başlamıştı.
Hyunjin kendini kötü hissetmişti. Chan'ı aldatıyormuş gibi geliyordu ona. Bu onun canını yakıyordu. Bi an önce burdan, Minho'dan ve vicdan azabından kurtulmak istiyordu.
O sırada Minho kaçmanın yollarını düşünüyordu. Aklına bir sürü fikir gelmişti ama dışarda bekleyen polisler yüzünden hiç bir planı işe yaramıyordu.
Biraz daha düşündükten sonra aklına bi şey geldi. Madem polis yüzünden kaçamıyorlardı, o zaman komple polisi ortadan kaldırmaları gerekiyordu.
Minho, polislerin gitmesi için emir almaları gerektiğini hatırladı. O yüzden changbin ve jisung'u uyandırdı.
"Changbin jisung uyanın, aklıma bi fikir geldi. Yardımınız gerek."
İlk önce changbin uyandı, çok geçmeden de jisung uyandı. İkili minho'ya bakarken, Minho konuşmaya başladı.
"Şimdi biz neden burdan kaçamıyoruz?"
"Çünkü polisler etrafımızda" diye cevapladı jisung.
"Peki ya polis sorunu ortadan kalksa?"
Changbin ve jisung anlamaz gözlerle önce birbirlerine sonra tekrar minho'ya baktılar.
"Şimdi aklıma bi fikir geldi. Sizden başbakanın numarasını bulmanızı istiyorum. Onunla iletişime geçtiğimiz zaman polis kuşatmasını kaldırmasını isteyeceğiz."
İkili hala tam olarak minho'nun ne demek istediğini anlamadılar ama yine de başbakanın numarasını bulmak için işe koyuldular.
Minho ise ikili çalışırken diğer dörtlünün durumuna bakamaya gitti. Yavaş yavaş onların olduğu odaya ulaştı. Kapıyı ufak bi şekilde aralıklı gördü ama yinede tıklatıp içeri girdi.
Beklediği gibi diğerleri uyurken hyunjin uyanıktı.
Yavaşça hyunjin'e doğru yürümeye başladı. Sonra yakınına oturdu.
Hyunjin ona baktı, hafifçe gülümseyip pencereye baktı.
"Hyunjin iyi misin?"
"İyiyim de neden sordun?"
"Burdaki üçüncü güne başladık ve sen ilk günden beri hiç uyumadın."
"Peki bu neden senin umurunda?"
Hyunjin minho'nun neden ona bu kadar ilgili davrandığını öğrenmek istiyordu.
Minho ise hyunjin'e karşı ne hissettiğini bilmiyordu. Kendi duygularından emin değildi. Hyunjin'in bu sorusuna ne cevap vereceğini bilememişti o yüzden sessiz kalmayı seçti. Ama hyunjin hala ondan cevap bekliyordu.
"Neden umurumda olmasın?"
Aklına gelebilecek en mantıklı cevap buydu Minho'ya göre. Hyunjin'in konuşmasını engellemek için tekrar konuştu.
"Sen benim soruma yanıt vermedin. Neden hiç uyumuyorsun?"
Bu sefer ne cevap vereceğini bilememe sırası hyunjin'deydi. Minho'nun kendisine olan davranışlarını ve kendi duygularının sebebini bulmaya çalışıyordu. Ayrıca sevgilisi olmasına rağmen başka birisine duygu beslemeye başladığı için de suçlu hissediyordu. Ama bunların hiçbirini minho'ya söyleyemezdi. O yüzden hyunjin de aklına gelen en mantıklı cevabı verdi.
"Uyku tutmuyor, uyuyamıyorum."
Minho, hyunjin'in cevabından tatmin olmamıştı çünkü hyunjin'in başka bi şeyleri düşündüğü apaçık ortadaydı. Ayrıca canı yanıyordu bunu onun gözlerinden anlayabiliyordu Minho.
Karşısında yere bakan sarışına sarılmak istiyordu. Istediği şeyi yapıp yapmamak arasında kalmıştı.
En sonunda kendini tutamadı ve sakin bi şekilde hyunjine sarıldı.
Hyunjin ilk başta şaşırsada minho'nun kollarında kendini huzurlu ve güvende hissetti o yüzden minho'nun sarılışına karşılık verdi. Bunun gibi bi sarılmaya ihtiyacı olduğunu hissetti hyunjin, daha sıkı sarıldı minho'ya.
Bu şekilde biraz zaman geçtikten sonra birbirlerinden ayrıldılar. Tam o sırada changbin içeri girdi.
"Minho... bulduk."
Böylece minho ayağa kalktı hyunjin'e göz kırpıp odadan çıktı.
Kısa bi süre sonrada geriye kalan üçlü yavaş yavaş uyanmaya başladı.
Minho, changbin ve jisung'un bulduğu numarayı aradı. Ilk aramada karşı taraf cevap vermedi. İkinci kez aradıklarında da telefonu açmadı. Tam o sırada jisung'un aklına bi şey geldi. O yüzden Minho tam üçüncü kere arayacaken onu durdurdu.
"Yanımıza dörtlüden birini alalım."
"Neden?"
"Eğer bizim lafımızı dinlemezse onların lafını dinler belki."
Minho bunu mantıklı bulmuştu o yüzden jisung'u aralarından bir tanesini getirmesini istemişti.
Jisung hemen seungmin'i alıp geri dönmüştü.
Minho bi kez daha aradığında bu sefer telefona cevap verilmişti. Ve şanslarına numara doğruydu.
Minho azıcık kendini tanıttıktan sonra konuya girmişti.
"Olay yerinden serbestçe kaçabilmemiz için polis kuşatmasının kaldırılması yolunda emir vermeni istiyoruz."
Başbakan tabi ki bu isteklerini kabul etmedi. O yüzden telefonu seungmin'e verdiler. Seungmin de başbakanla konuşarak, Lee know'un talebinin yerine getirilmesini istedi.
"Bu konuda size yardımcı olmayacağım, soyguncu kabul ederse, sizi serbest bırakması karşılığında kendisini rehin olarak teslim edebilir."
Başbakanın bu sözleri ile ondan bi fayda alamayacaklarını fark edince aramayı sonlandırdılar.
Jisung, Seungmin'den teşekkür ettikten sonra onu odaya geri götürdü.
Artık minho'nun başka bi plan yapması gerekiyordu.
.
.
Akşam olmuştu. Ve Minho'nun yeni bi planı vardı. Bu sefer changbin ve jisung'tan bi gazete yayını ile iletişime geçmelerini istedi.İkili korede en bilindik gazete yayınlarından bir tanesi ile iletişime geçmeyi başarmışlardı.
Minho, polislerin kaldırılması ve kaçabilmeleri karşılığında rehineleri serbest bırakmak istediklerini ama başbakanın polis kuştamasını kaldırmaması ve polislerin kaçmalarına izin vermemesi yüzünden rehineleri de serbest bırakamadıklarını bildirdi.
Dışarda ise, Polis kordonunun dışında üç gündür gazeteciler kritik bir durumu atlamamak için sürekli nöbet tutarken, halk da olay yerine yığılmış durumdaydı ve geceyi orada geçirmeye devam ediyorlardı. Radyo ve televizyonlar, her gelişmeyi anında aktarırken, olay başka ülkelerde de yankı yarattı.
-------------------------------------------
Merhabaaaaa
Nasılsınız?
Bölümü nasıl buldunuz?
Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı ve oy vermeyi unutmayın
Kendinize çok iyi bakınnn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Banka soygunu ~Hyunho~
Fiksi PenggemarSevgilisi ile gayet rutin ve normal bir şekilde ilerleyen hyunjin'in hayatının bir banka soygunu ile değişeceğini kimse tahmin edemezdi. (Bu fic genel olarak geçek bi olayın hayal gücüm ile birleşmiş halidir)