0.7

590 25 3
                                    

(Burada olan tıbbi şeyler tamamen uydurmadır.)

17.02.2005

Kadın yeni doğum yapmıştı. Kızını güzelce izlemiyordu. Bir hiç gibi bakıyordu ona.

"Kızımız nasıl, hayatım." Evet, işte her şeyin sebebi olan o adam da oradaydı. Adamın bir suçu yoktu. Adamın suçu, Nuran'ı sevmekti.

"Deniz'in bir babası yok. Onun sadece annesi var. O da benim. Kızımız değil, Deniz." Adam üzüntüyle dudaklarını büzdü.

"Öyle denir mi hayatım. Kızımız bunu duyup üzülür bak." Adam kadının yatağından kalkıp, yeni doğmuş olan Deniz'e doğru yürüdü.

"Eğer beni onunla tehtid edersen seni öldürürüm. Kızlarıma yaklaşma."

"Tehtid mi? Sen beni hiç tanımamışsın Nuran. Ben nasıl tehtid ederim? Bizim Deniz'imizi. Senin kızını."

Adam elinin tersiyle küçük Deniz'in yanağını okşadı. Sevgiyle. O sırada odaya hemşire girdi.

"Hayırlı olsun bebeğiniz, çok tebrik ederim. Şimdi anneye emzirme ile alakalı bir eğitim vermem gerekiyor. 5 dakikalığına odadan çıkar mısınız beyfendi?"

Adam tabii dercesine başını salladı ve odadan geri geri çıktı. Çıkarken Nuran'a bakmıştı. Bakışlarıyla konuşmuştu. Bakışları Nuran'ı delicesine sever gibi bakıyordu.

"Evet, Nuran Hanım. Şimdi size emzirme ile ilgili bir eğitim vereceğim-"

"Yardım et. Bu adam kızımın babası değil. Ve benim adım da Nuran değil, Şengül. Bana yardım etmen lazım. Telefonunu kullanabilir miyim?" Hemşire hemen cebinde olan telefonunu kadına verdi. Kadın hemen kocasını aradı.  Kocası asker olduğu için onu hemen bulabilirdi. Ama amacı bu çocuğu alıp gitmekti. İşine yarayacaktı.

Kadın kocasıyla konuşurken nerede olduğunu bilmediği için hemşireye nerede olduklarını sordu. Normalde Ankara'da yaşıyorlardı kocasıyla. Sadece Ankara'nın bir ucundan diğerine gitmişti kadın.

Kocası ona 1,5 saate oradayım demişti. Yardıma ihtiyacı vardı.

"Lütfen, sana yalvarıyorum. Bana acımıyorsan iki kızıma acı. Biri üç yaşında, biri daha yeni doğdu. Biri annesiz büyürken, diğeri mutsuz bir hayat sürecek. Lütfen benimle 1 saat burada dur. Kapıdaki adam bir şey anlamayacaktır."
Demişti. Fakat, hemşirenin bilmediği bir şey vardı.

İlk kurbanları o olacaktı. Çocuğuyla.

Fakat hemşirenin sadece bir oğlu vardı. Sadece oğlu. Kendisi ölürse oğlu mahvolur, oğlu ölürse kendi mahvolurdu. Ama kim bilir? İkisi de kurban giderse?

Hemşire yaklaşık 1 saat eğitim verdi ve kadının sözünü aldı.

"Eğer oğluma bir şey olursa, tek varlığımın kılına dahi zarar gelirse, ne seni umursarım, ne kızlarını." Demişti. Kadın hemen söz verdi. Fakat burada unuttuğu bir şey vardı.

Kendi kızını kendi elleriyle feda edecekti. Eder miydi?

Hemşire çıktığında odaya adam girmişti. "Hayatım. O kadar güzelsin ki, bir sana bakıyorum, bir Deniz'imize. O bizim. Senin, ikimizin kızı."

Kocası gelirdi zaten.

"Bak, kızlarım benim canım, kızlarım benim yaşam sebebim. Onlar olmasa bir saniye daha durmam bu dünyada."

Adamın düşündüğü artık Nuran değildi. Kızıydı. O yüzden bunları duymazdan geldi.

Kapı tıklatıldı. Evet, kadın umuyordu ki kocası gelsin.

Ve içeri kocası girdi. Adamı tek hareketle yere serdi ve hemen polislere teslim etti.

Karısına baktı. Ve daha fazla duramayarak, onun yanına gitti ve sımsıkı sarıldı.

Kadın ayrıldıklarından sonra bebeği gösterdi.

"Hakan, bak. Bu benim çocuğum. Ama artık değil. Bunu sana veriyorum. Umrumda değil. Tek düşündüğüm sensin." Hakan, Nuran'ı kendine sırılsıklam âşık etmişti.

Çocuğunu hiçe saydıracak kadar.

Kadın ifade verirken adamın hiçbir suçu olmadığını, ona hiçbir şey yapmadığını söyledi. Çünkü, kızı ve hemşire vardı. Evine ne kadar erken giderse, iş o kadar iyiydi.

Adam kadının söylediklerinden değil, başka işlediği suçlardan tam 19 yıl hapis almıştı. Fakat adamın hiçbir suçu yoktu.

Kızı 19 yaşına girdiğinde çıkacaktı hapisten.

Ağladı, ağladı. Kendi için değil, kızını uyuşturucu tacirlerine bıraktığı için ağlamıştı.

600 kelime.

Oy vermeyi unutmayın. 💗

Düğüm |  Yarı texting (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin