Bölüm 6: Saklı Olan

15.5K 440 111
                                    



Yüzbaşım: Her şeyi baştan almaya ne dersin?

Yüzbaşım: Sanırım her şeyi batırdım. Özür dilerim ama sende beni anla lütfen.

Yüzbaşım: Etrafımda bu kadar düşman varken sana hemen güvenemem anla beni. 

Yüzbaşım: Hadi her şeyi baştan alıp konuşalım, ne dersin?

Her mesajda ayrı şok yaşarken bir yandan da ona hak veriyordum. Sonuçta o bir askerdi ve biz daha birbirimizi tanımıyorken evine gitmiştim. 

Ne kadar saçma bir başlangıçtı oysa.

Bir dakika. E o zaman bu bir davetti ya da ben anlamamıştım.

Siz: Buluşalım mı diyorsun yoksa ben mi anlamadım yüzbaşı?

Yüzbaşım: Müsait misin İstanbullu?

Siz: Bekliyorum yüzbaşım

Lan. LAN. 

Bir dakika. 

Ulan adam evime geliyor. Sevdiğim adam ilk kez yanıma geliyor.

Gelen inmeyle birlikte ilk bir kaç dakika yerimden kıpırdayamasam da aklıma giydiğim ayıcıklı pijamalar gelince ne ara odama geldim Allah bilir.

Dolaptan elime ilk gelen tayt ve bol tişörtü giyip elimle saçlarımı düzelttim. Tabi makyaj yapacak vaktim yoktu ama böyle de gayet iyiydim.

Kız gecelik giyip adamın aklını alman yok mu?

Ay sus iç ses daha ilk saniyeden kaçar mı girer mi belli değil. 

İçimden kendi dediğime gülüp salona geçtiğim esnada duyduğum zil sesiyle kalp atışlarım arttı.

Aynı zamanda da içimden yaşadığım olayın ne kadar doğru olup olmadığını düşünüp duruyordum.

Kapıyı açtığımda karşımdakiyle o an hiçbir şeyi umursamayıp yatak odama gitme fikri ağır bassa da mantığım beni henüz terk etmemişti.

Canım mantığım.

"Hoş geldin yüzbaşım." 

Gülümseyerek "Hoş buldum." dediği esnada elinde tuttuğu çiçekleri yüzümün hizasına getirdi.

"Ay papatyalarr çok severim. Hiç gerek yoktu zahmet etmişsin." 

"Olsun bir özür olarak kabul edersen çok sevinirim. Üzerine fazla geldim ayrıca çiçekleri beğenmene sevindim." 

"Ben çok teşekkür ederim. Ayakta kaldın içeri geç lütfen." 

Arkasından kapıyı kapatıp içeriye geçtiğimizde "Ne içersin, kahve yapayım mı?" diye sormamla nazikçe gülümseyip "Zahmet olmasın?" demesiyle başımı hayır anlamında sallayıp kendimi mutfağa attım.

Tabi salon mutfaktan görünse de arkam ona dönüktü.

Koca bir sessizliğin ardından kahvelerle yanına gidip oturduğumda teşekkür etti.

Ay yicem şimdi bu adamın nazikliğini. 

Yalnız Efsun bizimkinde de tam severken bebek gibi s..erken düşman gibi tipi var hee.

Oha ama iç ses az yavaş gel hızın beni geçti.

E ama şuna bir bak yaa. Boyu kaç onun ikisi var mıdır?

Gün gelecek onu da soracağız bebeğim dert etme.

Ben iç sesimle boğuşurken bir anda kurduğu cümle beni olduğum yerden çekip çıkardı.

"Bundan iki sene önce Çiğdem daha bir yaşındayken gittiğim bir operasyonda kızımla tehdit edildim ben."

Söylediği şeyle öylece kaldım ve bir tepki dahi veremedim.

"N-ne, nasıl?" dediğimde bakışlarını gözlerimden alıp elinde tuttuğu kahve dolu kupaya indirdi.

"Nasıl olduysa Çiğdem'in bütün bilgilerine ulaşıp önüme serdiler. O an sanki ölüme en yaklaştığım andı."

Kahvesinden bir yudum daha alıp konuşmaya devam etti.

"Çok küçüktü. Hâlâ küçük ama ne bileyim, bende daha yeni yeni alışıyordum ona. Sürekli görevdeydim ve onu hiç göremiyordum, bu beni mahvediyordu. Bir şekilde o işin içinden sıyrılıp kurtulduğumda peşi sıra çok fazla şeyi de feda ettim."

Gözleri tekrardan gözlerimde takılı kaldığında "O yüzden bu kadar fazla tepki verdim. Hatta o kendimi frenlemiş halimdi. Eve gidip tüm gün seni Çiğdem'in dilinden düşüremediğini görünce anladım saçma bir harekette bulunduğumu." 

"Benim bile kızımı kendime alıştırmam bir sene sürdü. Sen nasıl bir günde kendini ona alıştırdın?"  

Sorusu daha çok çaresizlik içerdiğinden dudaklarımda kalan masum bir tebessümle omzumu silktim.

"Bütün bu yaşadığın şeyler gerçekten çok ağır. Şimdi daha iyi anlıyorum seni, hatta o kadar iyi anlıyorum ki inan bana seni bu kadar anlayan çok az kişi vardır."

Aslında çok iyi biliyordum Çiğdem'in nasıl bu kadar çabuk bana yaklaştığını ama söyleyemezdim. Belli ki benim küçük bebeğim hissetmişti.

Çocuklar en saf kalplere yuva olurken hisleri de beraberinde getiriyorlardı.

Söylediğim şeylerle Cihan'ın kaşları çatılırken "Nasıl yani?" diye sormasıyla gülüşümü yüzümde maske yapıp "Bugünlük bu kadar duygusallık yeter yüzbaşım." deyip konuyu kapattım.

Etrafı esir alan sessizliğin ardından yine konuşan o oldu.

"Saat geç oldu Çiğdem'in yanına gitsem iyi olacak." 

"Yine beklerim yüzbaşım." dediğimde kısa bir kahkaha atıp "Bundan sonra hep buradayım İstanbullu." demesiyle yanlış bir hareket yapmamak için çabalamam işe yaramıştı.

Kapıdan tam çıkmış gidecekken adıyla seslendim.

"Cihan"

Arkasını dönüp bana bakınca uzanıp boynuna sarıldım. 

Fısıltı şeklinde "Sen çok güçlü bir babasın. Çiğdem'i benim yerime öp" deyip ondan ayrıldığımda başını sallayıp gittiğinde arkasından tebessüm ettim.








Kız bu kitapta sürekli gülecektik biz niye böyle oldu bu ben anlamadım. 

Neyse umarım bu sondur Merve yederr

Oyları ve yorumları unutmayalım nütfennnn

YÜZBAŞIM /  TEXTİNG +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin