yirmi altı

138 30 44
                                    

"Arin!"

Adımı duyduğumda gözlerimi masa tenisi oynayanların çekip kapıya yönelttim. Kızıl dalgalandırdığı saçları ve bu soğuk havada nasıl giydiğini anlamadığım mini eteğiyle Jiyeon kapıda belirtmişti.

Üstündeki beyazlı kırmızılı kolej ceketinin kollarını avuçlarında toplamış her zamanki iddialı duruşunun aksine fazlasıyla çekingen görünüyordu.

Yanına doğru birkaç adım attığımda yüzümü ifadesiz tutmaya özen göstermiştim.

"Bir şey soracaktım sana."

"Şu an antrenmandayız, sonra sor istersen."

Ses tonunun duygulardan arındırmak için çabalamıştım. En son kafede beni sorguya çeker gibi dedikodu ayıklamaya çalışmasını unutmamıştım.

"Çok kısa!" dedi kolumdan tutup gitmemi engelleyerek.
"Zaten seninle konuşmak için can atmıyorum Arin." dediğinde kaşlarımı çattım. Amacı neydi merak etmiştim.

"Yeonjun telefonlarımı açmadığı için onunla konuşmak istedim ama Beomgyu beni antrenman var diye içeri sokmadı bile. Taehyun'la konuşmama da Lola engel oldu, işi olduğunu söyledi."

Kollarımı göğsümde bağlayıp benden ne istediğini söylemesi için bekledim sabırla. Açıkçası haline üzülmüştüm, yerinde olsam Yeonjun'a iyi bir tokat yapıştırırdım.

"Yeonjun'un oda numarası kaç, kime sorduysam bilmediklerini söylediler."  dediğinde derin bir nefes aldım sabır diler gibi. "Yeonjun otelde kalmıyor."

"Nerede peki?"

Omzumu silktim hafifçe. Bu ikisinin arasında bir konu değil miydi, neden bana ya da diğerlerine sıçrıyordu ki?!

"Ona mı sorsan bunu acaba Jiyeon?"

"Onunla konuşabilsem senin yanına mı gelirdim Arin?"

Haklı olduğunu bilsem de ona göz devirdim. Aklımda bir şey vardı ama yaparsam Beomgyu ve Yeonjun başta olmak üzere beni linç edebilirlerdi. Peki umrumda mıydı? Sanırım hayır.

Arkamı dönüp takıma baktım ve kolumu kaldırdım dikkatleri üzerime çekmek için. "Ben birkaç dakikaya geliyorum."

Onlar beni onayladıklarında Jiyeon'a kafamda beni takip etmesini işaret ettim. "Basketçiler üst katta mı?" diye sorduğumda beni onaylamıştı.

Hızlıca merdivenleri çıkıp içeriden gelen bağırış ve topun çarpma seslerinden anlaşılıyordu doğru yere geldiğim.
"Sen burada bekle." dedim Jiyeon'a merdivenlerin bittiği yeri işaret edip. Hızlı adımlarla kapının önüne gidip derin bir nefes aldım.

Kapıyı yavaşça araladığımda sesler kesilmiş bana dönmüşlerdi. Gözlerim her yere dağılmış kalabalık içinden Yeonjun'u seçmeye çalışırken Beomgyu koşar adım kapının önüne gelmişti.

"Ne işin var senin burada?!"

"Sana ne?!" dedim onun agresif tavrına aynı şekilde karşılık vererek.

"Burada kaç tane erkek var kızım, pat diye girmesine! Ne istiyorsan ara söyle!"

Göz devirip omzundan ittirdim onu. "Tamam en erkek sensin Beomgyu! Bana Yeonjun'u gönder."

Kaşlarını çatıp baktı şaşkınca bana. "Yeonjun'u ne yapacaksın?"

"Çağır, yoksa dalarım içeri!"
Bana göz devirip içeri girdiğinde kapıyı kapatmıştı. Bu tavrına karşılık göz devirdim.

Sırtımı duvara yasladıktan saniyeler sonra açılan kapı yüzünden sırtımı çekip terler içindeki Yeonjun'a baktım. Omzundaki havluyla terini silmeye çalışıyordu.

lemonade ❧ yeonjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin