kırk

99 19 2
                                    

"Bayağı iyi çalıştık bugün." Chan'a bakıp kafamı salladım. "Cidden iyiydi."

O matarasından su içerken seyirci koltuklarında, tribün denemeyecek kadar küçüktü, oturuyorduk.

Oturduğum yerde bacaklarımı öndeki koltuğun tepesine doğru uzattım. Chan az önceki maçta epey yorulmuş alnındaki terleri kuruluyordu.

Takımdaki en iyi oyunculardan biriydi ve onuncu sınıfta, ikimiz de takıma ilk girdiğimizde, kaptanlık için birbirimize girmiştik. Hatta bu seneye kadar da aramız pek iyi olmamıştı.

Hyunjin geçen yıl turnuvalarda bizi izlemek için geldiğinde arkadaşlarını da yanında getirdiğinden Jeongin Chan'ı görüp gay olduğuna karar vermişti.

O günden beri de etrafındakilere yapmadığı işkence Chan'a ise yapmadığı büyü kalmamıştı. Tabii büyülerinin asla tutmaması ayrı bir konuydu. Bir yıldır hiç dönüş olmamıştı Chan'dan.

"Çok şaşırdım bu arada." dediğinde Chan'a döndüm. "Neye?"

"Hyunjin'le ayrılmanıza."

Sertçe yutkunup başımı sallamakla yetindim. Eski sevgilim hakkında konuşmak pek sevimli değildi.

"Ama dürüst olayım.." dedi benim cevap vermeyeceğimi anlayarak. "Bir yandan da sevindim. Hyunjin'in değişik arkadaşı 'Yenge, yenge!' diye yanından ayrılmıyordu. Sürekli maçlara geliyordu." dediğinde gülümsedim.

"Tatlı çocuk Jeongin ya!"

Gerçekten de tatlıydı. Felix de Jeongin de iyi insanlardı. Zaten Hyunjin'in arkadaşlarından samimi olduğum bi' tek o ikiliydi.

"Hmm, çok tatlı!" dedi başını iki yana sallayıp. "Sen bi' de yazdığı mesajları gör." dediğinde küçük bir kahkaha attım.

Jeongin mesajların ekran görüntüsünü atıyordu her zaman ve taktik istiyordu. Tabii mesajlarda dümdüz yürüdüğü için Chan onu defalarca kez engellemişti.

"Neyse.." dedi Chan sinirleri bozulmuş bir şekilde ayağa kalkarken. "Ben bir duş alıp gideyim."
Başımı sallayıp ayaklarımı indirdim geçebilmesi için.

"Hafta sonu hazırlık maçı var, çok yormamız lazım kendimizi."

Yüzünü buruşturdu hazırlık maçını hatırlayınca. "Keşke hiç hatırlatmasaydın." dediğinde burukça gülümseyip başımı salladım.

Turnuvadaki okulla ilk kez karşı karşıya gelip gerçekten maç yapacaktık. Zaten haftaya da turnuvalar bitecek ve şükür ki buradan gidecektik.

Buraya geldiğimden beri Yeonjun'la olan çekişmeli yakınlığımız zaten sevmediğim şehirden tamamen nefret etmemi sağlamıştı da diyebilirdim. Pek tatlı şeyler yaşanmamıştı sonuçta.

Ben de eşyalarımı toplayıp gitmek için ayağa kalktığımda kapıdan gelen gıcırtıyla arkamı döndüm. Yeonjun kolunu kapıya yaslamış bana bakıyordu.

"Antrenman bitmiş, hiç de haber vermiyorsun."

Sitemkar bir şekilde konuştuğunda göz devirdim. O geceki konuşmadan sonra böyle yılışık bir hâl almıştı. O gece Jay konusunda beni sinir etmese söylediklerimin hiçbirini söylemezdim ama bıktırdığı için tutamamıştım içimde.

Aslında bu yılışık tavırları da hoşuma gitmiyor değildi, kesinlikle reddedilemeyecek kadar güzel bir ilgisi vardı.

Ama grupta Jay'e "Sana nasıl konu açılacağını öğretiyorum." demesime hala öfkeliydim. Ben onunla gerçekten konuşmuştum ama oynanmış gibi hissettirmişti.

lemonade ❧ yeonjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin