[B1: Mahkûm, Suçlu, Cinayet, Katil]

5 2 0
                                    

Mahkûm.

Dört duvar arasında, varlığın içinde yokluktum. Hor görülmeye alışık dört yanım vardı; duvarlar. Ölmek için katillerim, yaşamak için başımda korumalarım vardı. Ölü bir bedenin sahip olduğu kalp atışıydım.

Suçlu.

Kanlı ellerim, temiz parmaklarım vardı. Bileklerimde kelepçeler, ruhumda prangalara sarılmıştım. Karanlık etrafta ışık kaynağım çekilmişti. Katildim. Katil ama suçsuzdum. Bir yaşam üçgeninde kalmış acınası varlıktan ibarettim. Kaybettiğim kaldırım taşlarında bir toprak tanesi bile değildim.

Cinayet.

Bedenin önünde yıkılmaya yüz tutmuş bir fidandım. Verimli toprakların verimsiz tohumuydum. Defalarca kullanılmış bedenim şimdi kullanılmamaya yüz tutmuş tozlu raftaydı. Hiç açılmamış kitapken, yıpranan kitaba dönüşmüştüm.

Yıldırım.

Hava soğuktu, soğuk ve yağmurlu. Ankara ayazı derlerdi buna, öyle biliyordum. Etrafı saran mavi ışıklar vardı fakat ben kırmızı görüyordum. Gözlük camlarım koyu kırmızıya bulanmıştı. Parmak izlerim vardı şeffaf yüzeyde. Bulutlar birbirine çarpıyor, önce gök gürlüyor sonra etrafa yıldırımlar yayılıyordu.

Sesler.

Kulaklarımda acı çığlıklar, yalvaran birçok ses çınlıyordu. Defalarca kez ismim seslenilmiş fakat kesilmişti. Ben artık duymuyordum. Sanırım, duymak istemiyordum. Kulaklarım tek bir kişiye odaklanmış, tek bir kişinin sesini duymak istiyordu.

Ölüm.

Amansız gelirdi fakat bilinirdi.

Doğum günü.

Bir içki bardağı, bir topluluk ve gülüşler. Artık hiçbiri yoktu. Ne doğum günü çocuğu ne de gülüşler. Topluluk dağılmıştı, kimse kalmamıştı. Herkes kayıptı.

Suçlu bendim, cinayeti ben işlemiştim. Mahkûm edilip dört duvar arasına konulan bir katildim. Tek duyduğum ses bana ölürken yalvaran adamdan başkası değildim. Doğum gününde ona hediye olarak ölümü vermiştim. Ben yapmıştım. Yıldırımların tek tek gökyüzüne düştüğü bir zamanda bana eşlik eden kaldırım ve sokak lambalarıyla kesmiştim nefesini.

Yıllarca hapiste yatmış, yine yağmurlu bir günde çıkmıştım. Bana zindan olan bu gökyüzü, özgürlüğüm de olmuştu. Ben yok olmayı seçmiştim fakat silinmek o kadar da kolay olmamıştı.

Küçük çantayı yerden alıp sessizce varlığını bildiğim sokaklara yürüyordum. Kanı silinmiş kaldırımlarda ilerliyordum. Gözlüklerim gözümde, yağmur damlalarının esiri olmuştu. Önüm buğuluydu. Silsem de fayda etmiyordu. Elimde olsa kaldırıp atacağım camlara elimi sürmeye korkar olmuştum.

Onlarda da kan vardı. Kan ve izler.

Yavaş yavaş ve saatlerdir yürüdüğüm caddeler bitmişti bitmesine ama önüme açılan sokakta kimse yoktu. Babaannem dışında kimsem yoktu. Gerçi hâlâ yaşadığından emin değildim. Bir sürü mektup yollamıştım fakat hiçbiri dönüş yapmamıştı. Bana gelenler bambaşka şeylerdi.

Sokaktan sessizce geçerken gözlerim sadece ileriye bakıyordu çünkü etrafına bakarsa kaldırımda izler ve kanlar bulabilirdi. Beni görüp kenara çekilen çocuklarda bir korku hâkimdi. Benden korkuyorlardı. Beni birini öldürürken görmüşlerdi.

Aileleri haberde 'soğuk kanlı katil, cinayeti işleyip gece evinde uyumaya gitti' başlığı ile görmüşlerdi. Çocuklarının yanında belgesel gibi benim cinayetimi izlemişlerdi. Babaannem bir kez ziyaretime geldiğinde söylemişti. Ondan sonra da gelmemişti. Onda da beddualarla yanımdan ayrılıp gitmişti. Yakın değildik onunla zaten aynı evin içinde birer yabancıydık. Sonrasında zaten sokakta görsek tanımayacağımız insanlara dönüşmüştük.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kanlı Sokak Resitali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin