Bölümü yazarken ilham aldığım parçayı sizinle paylaştım, bir ara dinlersiniz..
Bu gerçekten çok sert bir darbeydi. Vurma anıyla yere düşmesi bir oldu. Gülüşmeler ortamın ses düzeyini arttırdı. '' Bir saniye dostum. '' diyerek doğruldu, Berk. '' Madem dayak yiyeceğim size birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Müsaade var mı? '' dedi. Tombul olanı dalga geçerek, '' Tabii ki bebeğim ne demek müsaadeler senin. '' dedi. Berk bu lafa ister istemez güldü. '' Şimdi sokak kavgalarında asla unutulmaması gereken şeyler vardır. Çok yaşadım çünkü oradan biliyorum. Şimdi 1 erkeğe 15 erkek hiç adil değil bunu biliyor olmanız lazım. İsterseniz hepiniz teker teker gelin öyle kapışalım. '' dedi Berk. Ortam gerilmiş ve sessizleşmişti. Berk sözlerine, '' Bende böyle düşünmüştüm. '' dedi Berk yüzünde ki gülümseme galibiyet pozu verir gibiydi.
'' O zaman size şunlardan bahsetmek istiyorum. Öncelikle gerçekten çok sağlam vurdun dostum hakkını vermem lazım. '' dediğinde ise çocuk gururlanmıştı, gerçekten ironik bir gülümse vardı suratında. '' Arkadaşınız için bile olsa o burada yokken 15 kişi, 1 insana dalmamalı, Bu 1 ! Ki o olsa da dalmamalı, erkek ve adam olmak bunu gerektirir. Sizin bunu bilmenizi beklemiyordum, gerçekten. Arkadaşınız için dayak atmaya gidiyorsanız, dayak yemeyi de göze almışsınız demektir. Bu 2 ! Bir plan yapıyorsanız bunu mükemmele yakın tamamlamalısınız. Yoksa sonuçları ağır olabilir, bu 3 ! Berk bu zamana kadar hiçbir kavgasında dişe diş göze göz felsefesini bozmamıştı. Onu zorladınız, Bu 4 ! Ve bana bakın, dikkatli dinleyin lütfen bu en önemli kural. Berk, evet Berk hiçbir zaman başladığı işi garantiye almadan bir işe kalkışmaz. Şimdi sizi dövmeyip, göndereceğimi falan sanmayın. Aah, bir dakika çok mu iddialı oldu? Amacım da buydu moruk. Son olarak sözlerimi Can Yücel ile bitirmek istiyorum. Müsaade var mı bebeğim ? '' dedi. Ses gelmiyordu. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Berk güldü ve başladı.
'' Dostlar ırmak gibidir ,Kiminin suyu az, kiminin çok ,Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca ,Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya!
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı , İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız! ''
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken, tombul olan, '' Korkudan ne söylediğini karıştırıyorsun galiba salak! '' dedi gülerek hatta kahkaha atarak. Berk sadece gülmekle yetindi. Tombul olan, '' Bu kadar oyun yeter, seni dövmeye başlamak istiyorum artık, müsaade var mı? '' dedi dalga geçerek. Berk kafasını yerden kaldırdı gülerek, '' Tamam buna izin vereceğim ama son iki kelimemi söylemek istiyorum. '' dedi ve ses gelmeyince devam etti : '' GAME OVER! '' Bunu söylemesi ile birlikte inşaatın çevresinde başta Samet ve Sercan Abi olmak üzere 50-60 kişi göründü. İnşaatı boydan boya sarmışlardı. Berk kafasını yere eğerek gururla, '' Ben işimi sağlama almadan iş yapmam unutma tombulum, şimdi sizinle ilgilenemeyeceğim, e malum arkadaşınızı da benim halletmem lazım. '' dedi ve Sercan Abisine dönerek devam etti, '' Abi burası sizde, bende gereksizi halletmeye gidiyorum. '' dedi. Sercan Abi gülerek kafasını salladı. Samet'e selam verdikten sonra koşarak oradan uzaklaştı. Az önce 15 kişiye 1 iken mutlu ve gülen kişilerin suratlarından korku okunuyordu. Berk giderken aklına bir şey gelmişcesine geri döndü ve Samet'in elinde ki sopayı alarak tombul çocuğun tam erkeklik yeri olarak tabir edilen bölgeye sağlam bir tekme geçirdikten sonra sopayı sırtına gömdü. Bu olayları tetikleyen hamle oldu ve 60 kişi birden 15 kişinin üstüne çullandı. Berk, Sina'nın evine doğru belki de hayatında atabileceği en hızlı deparı atıyordu. Suratından öfke akıyordu resmen. 15 dakika aralıksız koştuktan sonra Sina'nın evinin önüne gelmişti. Sina'yı arayarak aralık bile vermeden saydırmaya başladı. '' Sina, ağzım yüzüm kan içinde, ben sizi kurtarmaya geldim, siz yoksunuz. Kendimi buraya kadar zor attım. Lütfen aşağı in ve bana yardım et. '' dedi. Nefes nefese ve oldukça inandırıcı bir ses tonu vardı. Sina telefonu hiçbir şey demeden kapattı. Kahkahalara boğulmuştu. '' Zafer, erken benim oldu! '' dedi, yüksek sesle bağırarak. Aşağı doğru koşarken hala gülüyordu. Galibiyet sarhoşu olmuş gibiydi. Dış kapıyı açmasıyla yere kapaklanması bir olmuştu. Yere düştüğü an üzerine çıkıp ellerini arkadan tutan Berk, '' Şimdi çeneni kapa ve hiç ses çıkarmadan yürü. '' dedi. Sina korkmuş bir o kadar da şaşırmıştı. En yakında ıssız yere getirdi Berk, Sina'yı. Getirir getirmez yumruğu ile yere sermesi bir oldu. '' Demek bana tuzak kurmak ha? Hem de sen? Hem de işin içine Burak'ı katarak. Bu sefer haddini aştın , küçük. Bundan sonra Berk'in her yere işini sağlama alarak gittiğini unutmazsın! '' demesiyle Sina'nın üzerine atlaması bir oldu. Gerçekten Sina, Berk'e göre çok güçsüz kalmıştı ve 2 dakika içinde kanamayan yeri kalmamıştı. '' Bir daha sakın ne bana ne de Su'ya bulaşma. Olacaklardan ben sorumlu değilim. '' dedi ve çıkışa doğru yöneldi. Tam çıkmak üzereyken Sina duvara yaslanarak ayağa kalktı. '' Hey! '' diye bağırdı. Berk arkasına dönmese de çıkmadan durdu. '' İşini sağlama alan çocuk, biraz sonra Su'ya gidecek olan zarfın içindekileri de garantiye aldın mı? '' diye sordu. Berk bunu duyduğu anda aklına dün Seray'ın ona yaptıkları geldi. ''Hayır, bunu sen ayarlamış olamazsın.'' diye geçirdi içinden. Arkasına dönmeden kafasını yukarı kaldırarak, ellerini semaya kaldırdı. '' Allah'ım, bu kadarı fazla! Ne olur yardım et! '' dedi, oldukça sessiz söylemişti. Sina ise kazandım, dercesine kahkaha atıyordu.
Arkaya dönüp Sina ile zaman kaybetmemek için koşmaya başladı. Ama nereye gittiğini bilmiyordu. Soğukkanlı olması gerekirdi. Su'yu en son evde bırakmıştı ama saat geç oluyordu. Evde değildir, diye geçirdi içinden. Duraksadı. Elini cebine attı. '' Aman Allah'ım! '' dedi bağırarak. Telefonu cebinde değildi. '' Kavga esnasında cebimden düştü kesin! '' diye haykırdı. İnşaat alanına gitmesi zaman kaybettirirdi. Eve mi? Parka mı? diye içinden geçirirken, yoldan geçen birini durdurarak, arama hakkının olup olmadığını sordu. Negatif cevap alınca, '' Park mı? Ev mi? '' diye sordu. Sorduğu çocuk şaşırmıştı. Berk, '' Çabuk! '' diye bağırınca çocuk birden ''Ev'' dedi. Berk koşmaya başladı. Ciğerleri ile kavga ediyordu resmen. Patlamak üzere gibi hissetti. Ama duramazdı. Eve vardığında ölmek üzere gibi hissetti kendini. '' Lanet olsun! '' dedi ve dışarı fırladı. Su evde değildi.
Parka doğru yol aldı. Artık koşamıyordu. Kendine kızıyordu ama koşamıyordu. Kendini zorladı ama olduğu yerde kaldı. Artık nefes alamıyordu. Bekledi. ''Hayır, buna izin veremem.'' diyerek koşmaya başladı. Resmen ciğerleri parçalanıyordu. Ciğerlerinde ki her hücre sanki onun oraya gitmesini ister gibi ayaklandı. Artık hiçbir şey hissetmiyordu. Parka gelmişti. Gözlerini gezdirdi. Su'yu görmüştü. Cemre ile birlikte oturuyorlardı. Şuanlık bir şey yok gibiydi. Ama kafasını biraz sola çevirince, yaklaşık Su'ya 20-30 metre uzaklıkta, Su'ya doğru yaklaşan, Seray'ı gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Miyim? Neyim! #Wattys2015
Teen FictionGördügün bir rüya ne denli gerçek hayatına yansıyabilir? Peki ölürken düsündügün seyin bir kaç rüyadan ibaret olacagı gerçegi? Sinirlenme anında ölmek için yalvarıyorsunuz degil mi? Peki bu ne kadar ölüm anına yansıyabilir? Bu kadar soru yeter, son...