5- YÜZBAŞI

250 29 20
                                    

~Hoseok

"Böyle mi yapacağım?"

"Çitile dedim doktor. Okşa demedim."

"E ben sert yapamıyorum ki!"

"Yapmaya çalış o zaman."

"Of!"

Yarım saatir üzerimdeki kazakla tişörtümü yıkamaya çalışıyordum. Tabi yüzbaşı biraz arkamdaki taşa oturmuş, bir şeyler tıkanıp duruyordu.

"Yapabildim mi?"

"Hayır."

"Biraz daha sabunlasam?"

"Hayır."

"Şu tahtayla vursam?"

"Hayır."

"Çitilesem?"

"Evet."

Sinirlenmeye başlamıştım. Yüzbaşı bana çitile diyordu ama olmuyordu ki. Hayatımda hiç çamaşır yıkamadım ki ben!

"Oluyor mu yüzbaşı?"

"Ol...muyor."

"Ama oluyordu!"

Bana cevap vermeyip limonlu içeceğini yudumladığında iyice bozulmuştu sinirlerim. Nehrin kenarında küçük bir taşa oturmuş resmen çamaşır yıkıyordum.

"Yahu bu çamur lekesi değil mi? E suya sokunca neden gitmiyor o zaman?"

"Doktor. Kafam kaldırmıyor sesini. Eğer bir daha konuşursan kötü olur."

"Ama efendim yemin ederim- AAĞH!!!"

Daha cümlemi bitirmeden nehre itilip sırılsıklam olmam bir oldu. Resmen konuştuğum için beni buz gibi nehre itmişti.

"Yardım edin! Yardın edin! Boğuluyorum!"

"Abartma! Derinliği 1 metre bile değil."

"Ya Yüzbaşım ben boğuluyorum! Yardım etsenize!"

Bittin sen yüzbaşı! Ya sen kim oluyorsun Jung Hoseok'u nehre itiyorsun? Beni beni! Hoseok'unu!

Elimi uzattığımda içeceğini kenara bırakmış biraz kıyıya yaklaşıp elimi tutmuştu. O beni çekmeden, ben onu nehre doğru çekmiştim. Hah! Doktor olsan da intikamını alacaksın!

"HEYY!!"

Oda benimle birlikte nehre düşünce kahkaha atmaya başladım. Oh canıma deysindi!

Yüzünü sudan çıkartıp bana çatık kaşlarla bakmaya başladı. Gülüşüm yavaş yavaş solarken elleriyle hafif uzun saçlarını geriye itmiş, sonra suya sokmuştu. Ben ne olduğunu anlamadan üzerime su bombası yağmıştı.

Ellerimi yüzüme siper edip sudan kurtulmaya çalışsamda adam üzerime boca ediyordu suyu. Sonra bende onun üzerine su atmaya başladım. Sonunda ikimizde durmuştuk.

Ben nehrin içinde kıyafetimi ve ayıcıklı çoraplarımı yıkarken o çıkmıştı. Elleri tişörtünün eteğindeyken istemeden gözlerim oraya kaydı. Kahve tişörtünden bile belli olan karın kaslarına.

Tişörtünü kafasından sıyırıp çıkardığında, gözlerimi kaçırmıştım. Ne diye soyunuyorsa? Of çitileyemedim ki bu lanet tişörtü! A kuşlar ne de güzel!

"Niye etrafa bakıyorsun?"

"Etrafı inceliyorum?"

"Ben neden öyle hissetmiyorum?"

"Anlamadım?"

Bana cevap vermeyip limonlu içeceğini yudumlamaya başladı. Tam. Karşımda. Çıplak. Bir. Şekilde. Off bembeyaz boyuna bak. Nasıl da yudumluyor?

"Patlamış mısır?"

"Ha?"

"Patlamış mısır diyorum. İster misin?"

Gözlerimi devirip nehirden çıktım. O zaman anlayabilmiştim ne kadar soğuk olduğunu. Tüylerim diken diken olmuş, titremeye başlamıştım.

"Yüzbaşım? Gitsek mi artık?"

"Gidelim."

Islak kiyafetlerimle titreye titreye kampa döndüğümüzde yanan büyük ateşin yanına geçip ısınmaya başlamıştım. Tişörtümü demir tellere asıp çoktan kurumaya vermiştim.

Ateşin yanında olsam da üşüyord hala. Bende yatmak için dünki kulübeye adımladım. Dün yorgun olduğum için pek inceleyememiştim.

Küçük ahşap bir yatak, ahşap masa, ahşap ki muhtemelen söğütten bir dolap ve demir askılıkla ağaç evleri anımsatıyordu. Gerçi zaten ormandaydık o ayrı konu.

"Bari ampul olsaydı. Mum nedir ya?"

Söylene söylene yatağa gidip oturdum. Hani böyle zıplamalı yataklar olur ya. Telli. Aynı onun gibiydi. Dün getirdiğim çantamdan bir kazak çıkarıp giydim. Islak kazağımla göz göze geldiğimde anlaşılan yarın yine dereye gidecektim. Çamaşır yıkayan kadınlar gibi.

Yatağa uzanıp biraz tavanı seyrettim. Acaba Jin hyung ve Jimin ne yapıyor? Peki annemler? Ya da Taehyung? Eminim beni bulmak için çıldırıyorlardır. Eğlenceli olurdu yüz ifadelerini görmek.

Umarım bana çok kızmamışlardır. Yarın yüzbaşına DongSo'yu görmek istediğimi söylemeliyim. Onu görmeyi istiyorum gerçekten de. Hatta onunla oyun bile oynayabilirim.

Gözlerim yavaş yavaş kapanmışken gözümün önüne yüzbaşının çıplak bedeni gelince aniden yataktan sıçradım. Tövbe tövbe! Ne o öyle cıbıl cıbıl yüzbaşı?

Onu düşünmemeye çalışıp tekrar uykuya döndüm. Üşütmüş olabilirim çünkü fazla ateşim var. Üzerime Kalın bir battaniye alıp öyle yattım. Umarım sabaha kadar deliksiz bir uyku çekerdim.

Sabah gözlerimi kuş sesleri ile açtığımda tebessüm belirmişti yüzümde. Sabah soğuğu olduğu için battaniyeyi kendime doğru çeksemde gelmiyordu. Arkamı döndüğümdeyse-

"YÜZBAŞI?!"

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim.
Ex aşkımı (platonik olduğum çocuğu) gördüm de düğünde. Çok mutluyum o yüzden. Neyse. Geç kaldım düğünden.
Eeee nasıldı bölüm? Hoseok yavrum alış sende. Yoongi'nin çamaşırlarını da sen yıkiycan artık.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙

Aurora / YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin