9- UNUTTU

204 25 4
                                    

~Yoongi

Hepimiz sesin geldiği yöne baktığımızda Hoseok, kahve küt saçlı, üzerinde kahve bir palto olan adama doğru koşmaya başladı.

"Tete!"

"Mang!"

Elindeki çantaları yere atıp, Hoseok'u kucağına kaldırıp döndürmeye başladı. Hoseok'la ikisi kahkahalar attığında, benim içimde bir şeyler yandı. Neden ama? Yok canım! Ne kıskanması!

"Ohaaaa benden sonraki WWH gelmiş! İnanmıyorum!"

"V Hyung...gerçekten Hoseok hyung için gelmiş mi? Tanrım! Asıl ben inanmıyorum!"

Of! Bu doktorun arkadaşları da yok mu?! Her şeye illaki konuşacaklar!

"Özledim."

Gözlerimi yuvalarından çıkacak kadar büyütüp konuşan adama döndüm. Kim bu şimdi? Ne diye bu kadar yakınlar? Arkadaşı mı yoksa? Belki de...hyungu filandır. Evet evet kesin öyledir.

"Yüzbaşı tanıştırayım...bu Taehyung. Kim Taehyung. Kendisi de benim gibi doktor. Tae? Buda Yüzbaşım...yani Yüzbaşı Min Yoongi."

"Memnun oldum Yüzbaşı."

"Bende."

Küçük keskin kahve gözleri, düz ama gülünce kare şeklini alan dudakları, biçimli burnu, esmer teni ile yakışıklıydı. Baya yakışıklıydı işte.

"Arkadaşın mı?"

"Kim? Ah...Taehyung...evet. Arkadaşım."

Başımı onaylar bir şekilde salladım. Sonrasında toplanıp çardağa geçtik. Karşımda oturan Taehyung, Hoseok'a öyle bir bakıyordu ki, ben ona arkadaş demezdim.

Biraz oturduktan sonra Hoseok, Taehyung'a etrafı dolaştırmak için masadan kalktı. Normalde beni de davet ederdi. Hemde her zaman. Arkadaşlarına da sormadı.

Tek mi kalmak istiyor acaba? Belki de konuşacakları şeyler vardır.

Konuşacak şeyleri 3 gündür bitmez mi? 3 gün oldu. Ama Hoseok bir türlü ondan ayrılmıyor. 4 arkadaş aynı yerde yatıyor ve ben ikisinin yan yana olma ihtimaline dayanamıyorum.

Benimle hiç idman yapmaya da gelmedi. Yaralı askerle birlikte bakıyorlar, nehre giderken, yemek yerken, hatta çocuklarla bile birlikte oynuyorlar. Sanırım beni unuttu. Bana artık 'Yüzbaşım' bile demiyor. Kesinlikle Taehyung'u görünce beni unuttu.

Yine yaralıların yanına birlikte gitmiş, sargıları yeniliyorlardı. Ben mi? Sandalyelerden birinde oturmuş onları izliyordum.

"Hoseok. İyiki gelmişiz buraya. Baksana bize ne kadar da ihtiyaçları var."

"Evet."

"Vıdı vıdı vıdı! Gören de sanacak onlar için geldi."

"Efendim Yüzbaşı?"

Ben. Onu. Dışımdan söyledim. Değil mi?

"Diyorum ki ne güzel kalkmış gelmişsiniz. Siz olmasanız napardık?"

Ayağa kalkıp, yanlarına adımlarken konuştuğumda ortam gerilmişti. Ama demiştim bir kere. İtiraz etmek de bize yakışmazdı.

"Ne demek istiyorsun Yüzbaşı?"

"Diyorum ki Hoseok. Madem burda kendisine ihtiyacı olan insanlar olduğunu biliyor, neden senden önce davranmadı? Ya da neden ben bu adamın o sebeple geldiğine inanmıyorum?"

"Bakın-"

"Sen dur Taehyung."

Kolumdan çekip kendi odasına gidene kadar peşinden sürükledi. Odasına geldiğimizde kolumu hışımla bırakıp gözlerini gözlerime dikti.

"Ne demeye çalışıyorsun Yüzbaşı? Taehyung'la derdin ne?"

"Sevgili arkadaşınla bir derdim yok."

"O zaman neden sürekli ona kötü bakıyorsun? Neden onun olduğu ortamı terk ediyorsun?"

Ben onun olduğu için değil, ikinizi yan yana görmek istemediğim için ayrılıyorum ordan. Ama sen bunu göremeyecek kadar körsün doktor.

"Çünkü ona ısınamadım."

"Hıh! Bu mu? Sadece ısınamadın mı?"

"Evet. Sadece ısınamadım."

Gözlerini kısıp küçük adımlarla dibime kadar girdiğinde o lavanta kokusunu çok net alabiliyordum. Kalpli dudakları...hangi lipbalmı kullanıyor acaba? Nasıl Böyle parlak, sulu sulu görünebilir?

"Hmm Peki...Ben neden buna inanmıyorum. Yüzbaşım?"

Kulağıma eğilip her bir kelimeyi sıcak nefesiyle fısıldadığında öylece kaldım. Put gibi hem de. Tüm vücudum ürperdi. Vücudum öyle bir karıncalandı ki sanki bedenime elektrik verilmiş gibiydi.

Yüzüne sinsi bir gülümseme takıp, geri çekileceğini anladığımda, kollarından tutup, bedenini duvara yapıştırdım. Afallasa da tepki vermemeye çalışıp gözlerini gözlerime çıkardı.

"Neden inanmıyorsun doktor?"

Bende onun gibi kulağına eğilip fısıldadığımda başını diğer tarafa eğip, elini koluma koydu. Amacı itmekse bile yapmadı. Evet yapmadı. Sadece kolumu sertçe tutup gözlerini kapattı. Ne?! Onu öpeceğimi mi sanıyordu yoksa?

Aslında...ben tamda şuanda yüzüne yaklaşırken onu yapıyordum. Kokusu...Tanrım! Lavanta Kokusu ne kadar da rahatlatıcıydı. Beni kendine doğru çekiyordu. Ve ben o hortumun içine iyice sürükleniyordum.

Ellerimi iki yanına duvara sabitleyip, iyicr yaklaştım. Şimdi, sıcak nefesleri aralık dudaklarından dudaklarıma çarpıyor, öpmem için hazırda bekliyordu. Bir elimi usulca boynuna koyup kendime çektim.

Aslında çekemedim. Onu kendime çekip, bayıltana kadar öpecekken aptal arkadaşlarından birinin bağırmasıyla o beni itip dışarı koşmuştu.

"Offf!"

Bi kere de her şey benim istediğim gibi gitse ne olurdu? Hayır yani çok merak ediyorum ne olurdu? Oflaya poflaya odadan çıkıp kalabalığın yanına gittim.

Seokjin denen adam yerde oturmuş, bacağını tutup yüksek sesle ağlıyordu. Aslında ağlamıyordu. Bağırıp duruyordu. Hoseok ise Jimin'le onu ayağa kaldırmaya çalışıyordu.

Nihayet yarım saatlik uğraşın sonunda bileği incinen Seokjin'i, onun düşmesine sebep olan Namjoon onu hamağa yatırmış, kölesi gibi ne isterse yapıyordu.

Jungkook? O kesinlikle Jimin'leydi. Hoseok? O Taehyung ile pazara inmişti. Ben mi? Tek başıma uyuduğum kulübeme gitmiş, uzanmıştım. Şimdiden uykum gelmişti bile. Sanırım tek kalınca uyumaktan başka bir şey yapılmazdı.

Neyseki kendimi uykuya teslim etmeden önce Hoseok'la bugün yaşananları tekrar tekrar zihnimde yaşayıp, yüzümde kocaman bir sırıtış ile gözlerimi kapattım.

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim diyelim.
Nasıldı bölüm? Sizi bekletmemek adına hızla yazdığım bir bölüm oldu. Taehyung geldi! Tete! Of Yoongi'yi daha ne kıskandıracam ben of! Ay neler oluyor?

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙

Aurora / YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin