8- BURADA

215 27 20
                                    

~Hoseok

"Yüzbaşım durun! Onlar benim arkadaşlarım!"

Yüzbaşı silahını indirmiş, JinMin ikilisi de koşarak bana sarılmıştı. Meğer beni aramak için tüm kampı altı üstüne getirdiler. E temizlik işi zaten başlı başına bir olay.

Seokjin hyung ben temizlemem diyince, temizlik servisinden 3 kişi isteyip adresi verdi. Oraya gelemeyeceklerini söylediklerinde, sevgili hyung'um alacakları paranın 3 katını teklif etmişti.

Görevliler tüm kampı temizleyip gittiklerinde, biber gazı ile bayılan askerlerde bir bir uyanmıştı. Gerçekten... onlar farklı insanlar.

Şimdi, Yoongi ve diğerleri askerlere bakmaya gitmiş, biz üçlüde oturuyorduk.

"Uf varya bi vurmuşum! Hayır bana diyor ki sizi kontrol etmeliyiz. Tamam dedim ses etmedim. Geliyo orama burama elliyo ya! Nasıl sinirlenmiyeyim? Siz söyleyin?"

"Hyung...ne olursa olsun onlar devletin adamı."

"Ben neyim? Onlar devletin adamları da ben orusbi çoci?"

"Hyung...hiç değişmemişsin."

"Yıllar geçmedi Hoseok. Alt tarafı 1 ay oldu."

"Eeee Hoseok hyung? Sen neler yaptın buralarda?"

"İnanamazsınız. Küçük çocuğun biri bana evlenme teklifi etti biliyor musunuz?"

"Zengin miymiş? Parası var mıymış?"

"Hyung ne diyorsun? Çocuk diyorum."

"Ha yani çocuğun evlenme teklifi etmesi saçma değil. Benim dediğim saçma öyle mi?"

"Aslında...haklısın hyung."

"Her zaman!"

Bir asker bize meyve suyu ve kek getirdiğinde Seokjin'e bakar bakmaz, koşa koşa ayrılmıştı yanımızdan. Biz sohbet ederken, NamKook ikilisi de gelmiş, Arkadaşlarımı güzelce tanıtmıştım birbirine.

Sonradan Yüzbaşı da geldiğinde, oda tanışmıştı bizimkilerle. İdman için ayrıldıklarında, yine üçümüz kaldık.

"Ya şu gamzeli niye bana yiyecek gibi bakıyordu?"

"Asıl sen yanındakini sor! Gözleriyle yedi resmen!"

"Çocuklar! Namjoon ve Jungkook çok iyi çocuklardır. Lütfen düzgün konuşur musunuz?"

"Hea Hoseok hea!"

"Siz en iyisi dinlenin...bende biraz idmana gitmeliyim."

"Ne idmanı? Yoksa sende mi asker oldun?"

Olanları onlara anlattığımda, onlar da beni dövüşürken izlemek istemişlerdi. Baştan uyardım onları. Pek iddialı olmadığımı söyledim.

Seokjin hyung ve Jimin buraya geleli 2 gün olmuştu. Ve bugün beni de idman için çağırmışlardı. Onlar da bu fırsatı kaçırmak istememiş, beni kavga ederken görmek istemişlerdi.

Üzerime rahat bir şeyler giyip, diğerlerinin yanına gittim. Jimin ve Seokjin beni gaza getirdiği için normal bir askerle kapışmak yerine, Yüzbaşına meydan okumuştum.

"Yüzbaşım. Bakın onlara rezil olmak istemiyorum. Lütfen bi seferlik kaybetseniz?"

"E bende askerlerime rezil olmak istemiyorum. O ne olacak?"

"Ama-"

Daha cümlemi bitiremeden, sol elimi kavradığı gibi sırtımda tutmuş, arkama geçip, boğazımı sıkmaya başlamıştı. Öğrettiği gibi sağ dizimi erkekliğine geçireceğim sırada bacakları ile bacaklarımı arasına almıştı. Bende kafamı öne doğru eğip, bir anda hızla geriye itip kafa geçirdim.

İnleyerek geri geri adımlar attığında bende hızla ona dönüp, sırtını toprağa yapıştırdım. Üzerine çıkıp, yumruklayacaktım ki aniden kollarımdan tutup yerlerimizi değiştirdi.

"Bunlar kavga mı ediyor? Yoksa çiftleşmeye çalışan kaplumbağa taklidi mi yapıyor?"

"Seokjin hyung! Çok ayıp!"

"Aman sus be! Gören de ikisini ben çiftleştirdim sanacak."

"Hyung! Susar mısın?!"

"Aman be! He sustum he! Noldu?"

Herkes konuşan ikiliyi görmezden gelip, bize odaklandı. Yüzbaşı beni yüzüstü çevirip üzerime oturmuş, kollarımı sırtımda birleştirip pes edip etmememi soruyordu.

"Pes ediyor musun doktor?"

Dediği gibi bacağımla bacak arasına tekmeyi geçirdim. Acıyla inleyip, kollarımı bıraktığında hızla altından kurtulup, ayağa kalktım.

"Bu soru için fazla erken değil mi Yüzbaşı?"

Ona doğru ilerleyeceğim sırada göz göze geldik. Resmen dondu biliyor musunuz? Öylece kalakaldı. Benden fırsattan istifade onun yaptığı gibi vücudunu yüzüstü yere yapıştırıp, kollarını ters çevirdim. Bacaklarına oturup tüm ağırlığımı oraya verdim.

"Pes ediyor musun Yüzbaşı?"

"Asla!"

Dediği gibi kollarını daha çok kendime çektim.

"AAAA! O Kol kırılırsa yine sen iyileştireceksin biliyorsun değil mi?!"

"Bunu bildiğim için kıracak kadar çekmiyorum."

Biraz daha kollarını ters çevirdiğimde tekrar acıyla inleyip, bacaklarını oynatmaya başladı.

"Aman Tanrım! Ordaki bir kertenkele mi?!"

"Kertenkele mi?! NERDE?!"

Hışımla üzerinden kalkıp geri adımladım. Kertenkele mi? Burda mı?

"Ay pardon...sadece küçük bir ot parçasıymış."

"Sen...Beni kandırdın! Hileci!"

"Sende aynını yaptın."

"Ne zaman yaptım?"

Dediğimde gülen yüzü solmuştu. Ben hile yapmamıştım ki? Hem nasıl yapmıştım?

"Hileyi küçük kahve gözlerin yaptı Hoseok~shi!"

Tanıdık sesle arkamı dönmemle elimi ağzıma siper ettim. Aman Tanrım! O burada! Ama nasıl?

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim diyelim.
Düğünden geliyorum yine. Accuk eğlendim. Sonra dedim OH MY GOTE! WATTPAD?! Hahahahah evet öyle oldu. Koşa koşa bölüm yazmaya geldim. Eeee nasıldı bölüm? Seokjin ve Jimin çok neşelendirecek burayı. Namjin! Jikook ve Sope'dan oluşan bir kitap hiç kötü olur mu? Kim bu tanıdık ses?

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙

Aurora / YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin