4- HUYSUZ

276 30 17
                                    

~Yoongi

"Kabul edildim mi yani?"

"Daha kaç kere evet diyeceğim?"

"Teşekkür ederim bayım! Çok teşekkürler!"

Ona cevap vermeden işime devam ettiğimde hala yanımda olduğunu gördüm. 

"Gitsene artık."

"Nereye gideceğim efendim?"

"Benden uzak her yere gidebilirsin."

"Ama-"

"İşim var görmüyor musun? Git dışarıdaki çocuklarla oyna."

Suratını asıp cephane odasından çıktığında rahat bir nefes aldım. Neden o varken işimi yapamadım ki? Al işte çalışasım da kalmadı. Ne yapıyor acaba?

10 dakika durdum durmadım. Meraktan ayağa kalkıp pencerenin önünde onu aradım. Kızıl saçları hemen 'ben burdayım' diye bağırıyordu.

Çocuklarla ne de güzel oynuyordu öyle? Galiba kovalamaca oynuyorlar. Olamaz! Küçük Yeji yere düştü. Neyseki ağlamıyor. Bir şeyler söyleyip gülüyorlar. Ne dedi ki?

Pencereden uzaklaşıp, kulübeden dışarı çıktım. Tahta korkuluklara ellerimi yaslayıp onları izlemeye devam ettim.

İyi biriydi. Şimdilik öyle görünüyordu. Buraya gönüllü olarak gelmesi beni etkilemişti. Bu yüzden onu iyi biri olarak görüyordum. Masum bir çocuğu andırıyordu. Çocuklarla ne kadar da güzel ilgileniyor.

"Neyi iziliyorsun Hyung?"

"Görmüyor musun? Çocuklar her gün burda. Onları izlemediğine göreeeee, yanlarındaki ağacı izliyor."

"Hahahahah! Bana daha çok, çocukların yanındaki kızıl afeti izliyor gibi geldi."

Onları izlemeye o kadar dalmıştım ki, ne aptalca sırıttığımı fark ettim, ne de yanıma gelip benimle dalga geçip eğlenen, 2 şebeği.

"Siz neyi izliyorsunuz?!"

"Ş-şey hyung biz-"

"Çabuk gidin ormandan odun toplayın!'

"Ama bugün bizim sıramız de-"

"Ben size söylüyorum!"

Başları eğik gittiklerinde tekrar çocukları izleyecektim ki onun bakışları ile karşılaştım. Bana sorar gözlerle bakıyordu. Galiba bağırdığımı duymuş olmalı. Ona görmezden gelip koşuşturan çocukları izlediğimde kaşlarını çatmıştı.

Çocuklara bir şey söyleyip bana doğru koştu. Koşarken uçuşan kızılları gözlerinin önüne geliyor, elleriyle çekip tekrar koşuyordu. Yanıma geldiğinde bir elini kalbinin olduğu yere bastırmış, soluklanıyordu.

"Neden bağırdınız efendim?"

"Sen neden koştun?"

Şimdi garip garip bakma sırası ondaydı. Soruya soruyla karşılık vermek gerçekten de sinir bozucu bir şeydi. Ve ben bunu her zaman yapardım.

"Bana seslendiniz sanmıştım."

"Hayır."

"Peki...gitmeliyim sanırım."

"Bence de."

"Sonra...görüşürüz o zaman."

"Hıhım."

Tam arkasını dönüp gidecekken verdiğim cevaba kızmıştı sanırım.

"Hep kısa cevaplar mı verirsiniz?"

Aurora / YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin