08- first date (pt.2)

56 9 32
                                    

moralima bozuktur a
alin size bolum

-

"kokun güzelmiş, hyunsuk. "

-

dudaklarıma inen gözleriyle yutkundum. gözlerini takip ettim. gözlerim dudaklarını bulduğunda kesikçe nefesimi verdim. gülümsediğinde hala şapşal halimle bakıyor, ne yapacağımı bilmiyordum.

araba durduğunda rahatlamış, yüzümü çevirmiştim. koltuğa yasladığım elimi rahat bırakmış, kolları arasından sıyrılmaya çalıştım. darlık çektiğim sırada kollarını indirip çıkmama izin verdi. ayağa kalktığımda kapıyı açtım. şoförle karşılaştığımda elindeki çantamı bana uzattı.

arabadan tamamen indiğimde teşekkür edip çantamı aldım. sırtıma takıp ellerimi cebime koyup az önceki durağa yürüdüm hızlıca. karşıdan karşıya geçip koştum. hızlıca geçen metroların ekranlarına baktım.

ileriden gelen ilk metroya binip boş koltuklardan birine yerleştim. nefesimi düzene sokmaya çalıştığım sırada başımı arkaya yasladım.

"çok koşmuş olmalısın. " diye gülen kişiye baktım. gülümsediğimde başımı salladım. "çok fazla. "

çantasının kenarından çıkardığı suyu uzattığında "iç biraz. " dedi. bir ona bir şişeye baktığımda "teşekkür ederim. " dedim sessizce.

"al hadi. daha hiç içmedim, temiz. "

yanlış anlamış gibi bir hali olduğundan hızlıca "yok, yok. ondan değil. alıyım o zaman, teşekkür ederim. " nefes nefese konuştuğumda tekrar güldü. şişeyi elinden alıp birkaç yudum aldım.

şişeyi geri kapattığımda kucağıma koyup kendisine döndüm. "teşekkürler tekrardan. "

"rica ederim. "

çok canım sıkıldığından birileriyle konuşmak ve az önce olanları unutmak istiyordum. "adın ne? " diye sorduğumda düşündü. "yoshinori ama bana yoshi diyebilirsin. "

anladığımı göstermek için başımı sallayıp arkama yaslandım. "koreli değil misin? "

gülümseyip "hayır, " dedi. "japonya'dan geldim. "

daha çok uzatmalıydım. aklımdan uçup silinmesi gerekti, her hatırladığımda ürperiyordum. "niçin? " diye sordum.

"erasmus."

"haa... " diyip ileri geri sallandım. bacağımı sallamaya başladığımda "tek başına mısın? " diye sordum.

"evet, bu deneyimimde yalnız olmaya karar verdim. " diyip güldü. bende onunla güldüğümde soluklandım. kaşlarını çatıp "iyi misin? " diye sordu.

"hmhm. " diyip ellerimi dizlerime koydum.

"sizin adınız ne? " diye sorduğunda yüzüne bakıp gülümsedim zorlukla "hyunsuk. "

bir süre sessiz kalıp sallanan bacağıma ve yüzüme baktı. "hmm... birlikte müzik dinleyelim mi? ne dersin? " diye sordu. yanımda boş koltuğa yerleşti hemen. çıkardığı kulaklıklarının kutusunu açıp birini bana verdi.

kulağıma taktığım sırada telaşla sordu. "ne dinlemek istersin? "

sessiz kaldığımda bir kez daha şişemi açtım. yudumladığım sırada yüzüme baktı. "the neighborhood sever gibi gözüküyorsun. "

şaşırdığımda "nerden bildin? " diye sordum heyecanla. telaşı geçmiş bir şekilde gülümsedi. "insanların verdiği vibe'lar benim için önemli oluyor. en sevdiğin renk mor gibi geliyor üstelik. "

under the influence, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin