çok az bloodhounds
DOGUM GUNUN KUTLU OLSUN TREASURE-
"Bir süredir hazırsın, bugün ilk maçına çıkacaksın. hazırsın öyle değil mi? "
kapalı gözlerimi açıp yumruğumu önce öne doğru sonra ise alta doğru kum torbasına geçirdim. saçlarımdan akan terleri umursamadan nefesimi kontrollü tutarak bir kez daha vurdum. "hazırım Yeonjun. "
"abi, " diyip durdu. kollarımı indirip ona baktım. normalde Hyunsuk diye bağıran kardeşim abi demişti. "bu sporu yapmak zorunda mısın gerçekten? "
gözlerimi devirerek ofladım. "kaç kere konuşacaz bunu Yeonjun. geçimimiz için bunu yapmak zorundayız? hala okuyorsun, mezun olmak zorundasın. "
"Hyunsuk! kendi ayaklarım üzerinde durabilirim anlıyor musun? 21 yaşındayım, yalnızca 1 senem kaldı. çalışabilirim. "
eldivenlerimi çıkarıp omuzlarından tuttuğumda nefesimi verdim. "bana ancak elinde diplomayla destek olabilirsin. bana ilk desteği hukuğu kazandığını söylediğinde vermiştin zaten. şimdi, eve git ve çalış. program saatin gelmek üzere. "
dudaklarını büzüp omzuma vurduğunda gülerek geri çekildim. "somurtma huysuz. " diyerek arkasından yürüdüm. merdivenleri çıkarken koşmaya başladığında hızlandım. "gitmeyeceğim. "
"ne? "
"Hyunsuk ilk maçını kaçıracağımı mı sanıyorsun? "
"Yeonjun."
"Hyunsuk. " dediğinde gözlerimi bir kez daha devirdim. saçına uzanan elimle kaçtığında gülümsedim. küçük bir fight zarar vermezdi. "gel buraya Yeonjun. " diyerek ileri atıldığımda koşmaya başladı. "gelme! GELME TER KOKUYOSUN GELME! "
açılan kapıyla ikimizde durduğumuzda kaşlarını çatan antrenörle bakışmıştık. ellerini birbirine bağlayıp bir kaşını yukarı kaldırdığında ikimizde eğilip selamladık.
"Hyunsuk? "
"Efendim. " diyerek bir kez daha eğildikten sonra ellerimi önümde bağladım. "antrenman bitti mi? "
"henüz değil efendim. " dedim. başımı öne eğip ne diyeceğini bekledim. "maç kaçta peki? "
"20.00'de efendim. "
"şuan saat kaç peki!? "
"19:30 efendim. " dudaklarımı ısırdığımda içimden 'sıçtın' algılarını almaya başlamıştım bile. sinirli gözlerini üstüme diktiğinde Yeonjun yanıma gelip "sana kolay gelsin bro. ben ders çalışmaya gidiyorum. "
"eve geleceğimi biliyorsun değil mi? "
"gelebilirsen. " diyip zıplaya zıplaya gittiğinde otuz iki dişimle sinirli gözlerine baktım.
"antrenman şansın bitti demek bu. antrenman yapman gereken yerde ne diye kardeşinle oynaşırsın! "
tırnaklarımın yanında ki etleri soymaya başladığımda ayaklarımı birbirine sürttüm. "özür dilerim efendim, bir daha olmaz. "
"ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun. "
"kazanacağıma emin olabilirsiniz. "
küçümseyici bakışlarını üzerime diktiğinde, hevesle kaldırdığım başımı bir kez daha indirdim. "çantanı hazırla, az sonra gideceğiz. " diyerek yanımdan geçtiğinde selamlayarak nefesimi verdim. kastığım karnımı tutup "huh, çok zordu. " diyerek arkamı döndüm.
yüzümü buruşturup "no kodor goçlo oldoğono boloyoson. bir gün ünlü olucam ve ilk seni ifşa edicem, pis antrenör. "
kendi kendime "nefret ettiğim kişiler" adlı listeme kaşlarını çatmaktan kırışıklıkları çıkmış kişiyi ekledikten sonra merdivenleri indim. çantamı alıp içine havlumu ve eldivenlerimi koyduktan sonra sırtıma atıp bir elimi cebime attım. aklıma gelen sakız fikriyle çantamı yere atıp sakızımı çıkardım. paketinden sıyırıp ağzıma attığımda artık yeterince havalı olduğumu düşündüm. tekrar aynı pozisyonu aldığımda sertçe çarpan kapıyla zıpladım. baş parmağımı dişimle bi eleştirdiğimde kalbimi tuttum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
under the influence, hoonsuk
أدب الهواةhyunsuk, küçüklüğünden beri hayali olan ilk boks maçına çıkar. ancak rakibi ona şaşırtıcı bir teklif sunar...