Tanrım sen günahlarımı affet. Günahlarımı affederken benim için çok geç olmasın. Yanındayken korkularımı, açlığımı ve uykusuzluğumu al.Gökyüzüne kaldırdığı başını eğip yeryüzüne dikti ıslak ve yaşlı gözlerini. Tanrıyı ararken neden gökyüzüne bakardık diye düşünmeye devam etti ve düşüncelerinde boğulmaya devam etti. İbadet ettiğimizde neden bir yerde sabit dururduk? Neden belirli bir yöne yönelip de ibadet ederdik?
Tanrı'nın konumu sabit miydi? Bize öğretilen Tanrı'nın her yerde olduğuydu. Peki her yerde olan Tanrımıza neden her konumda ibadet edemiyorduk? Belki de Tanrı'nın varlığıdır her yerde olan. Hissedilendir belki de her yerde olan.
Belki de asıl ibadet budur. Buna inanmak.
Yaşlı ihtiyar son nefeslerinden birini dışarı saldı. Ölümünü hissedebiliyordu. Artık açlığı hissedemediği gibi. Uyuşan bedenini artık hissedemediği gibi.
Bir duvar köşesinde iki büklüm olmuş zavallı bir ihtiyar. Tanrıya seslendi "Neden ben? Her istediğini yapmadım mı? Her ibadetimi eksiksiz yapmış, her gün hayvanları sevmemiş miydim? Senin yolundan ilerledim hep. Bir hata! Bir hatam ile düştüğüm bu sefil durumu düzeltmek için değmez miydi onca emeğim."
Gözleri yaşardı. Kirli çenesine doğru yaşlar ilerlemeye devam etti. Çoğu vakit gözyaşları yolundan sapıyordu yüzündeki kırışıklıklardan dolayı. İnsan yaş aldıkça hata yapmayacağını düşünür pervasızca hareket ederdi. Yolundan sapardı bir gözyaşı timsali. Yaş aldıkça yollar artardı. Hatalar artardı. Seçim hakları ve yanlışlar da artardı.
Kirli elini kaldırıp gözyaşlarını sildi. Kolunu indirecek kadar takati kaldığını dahi sanmıyordu.
Ölmeden önce geçmiş gözümüzün önünden bir film şeridi halinde geçermiş. Düşündü, düşlemeye çalıştı. Belki güzel anları da görür umuduyla. Belki de ölmeden önce kirli ve buruşuk dudaklarına bir tebessüm konar diye.
Ölüm anındaki şeritler gelmedi aklına. O düşledi ölmeden önce güzel anları.
Dünya üzerinde en yakışıklı adamı düşündü. Kocasını. Tombul ve kırmızı yanakları, kısa beyaz saçları, yumuşacık tenini düşündü. Ne kadar da uzaktı en son onun tenine dokunduğu zaman? Bir an yıllar sandı ama hayır değildi. Sadece yedi ay iki hafta iki gün olmuştu. Koskoca yedi ay iki hafta iki gün. İlk kez o güzel gözlerden bu kadar uzaktı. İlk kez.
Aynı mahallede doğup aynı okullarda büyümüşlerdi. Tanrı onları hiç ayırmamıştı belki de bunun bedeli olarak onu ölüm anında yalnız bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILDAYANLARIN ÇIĞLIĞI (Kısa Hikayeler)
Short StoryKitapta kısa hikayelere yer verilmiştir. .