1- Anılar

71 7 6
                                    

1- Anılar

Havadaki bulutların içinden gelen tane tane kar tanecikleri, soğuk şekilde havayı dondurarak, günyüzü görmeyen yeryüzünde kırgın, soğuk bir atmosfer yaratıyordu. Lapa lapa yağan karın getirdiği bu soğuklukla endişe içinde dükkanların önlerini temizlemeye çalışan esnafların paniği ve insanların kış şartlarında yaşama koşullarının zorlaşması, tarihin yapraklarında 19 Ekim 1879'u işaret ediyordu...

Andrei, biraz da olsa vücudunun sinirden titrediği, yaptığı en büyük şeyin bu olduğunu bilerek; amacında korkmadığı bir hisle ve babasının tavsiyesini hatırladı. Bu amaç üzerine her şeyini ortaya koyan Andrei, duygularının bağrında intikam planının son kısmını gerçekleştiriyordu. Arkadaşının şatafatlı etrafı kale gibi dizayn edilmiş, beyaz taşlardan oluşan epey modern gözüken; kapısının en az 2 metre olduğu girişte tablolar ve Türk halılarının dolu olduğu altın eşyalardan hiç kaçınılmadığı belli olan bir binada, Andrei ve solgun yüzü, Arkadaşını düelloya davet etti.

 "Kaderinle yüzleşmen gerek!" diye bağırdı ve şöyle ekledi, "Kaybettiklerimi yaşatmak için; İntikam!" diye bağırdı. Konstantin buna cevapsız kaldı, kılıçlar çıkarıldı ve birbirine vuruldu. Kılıç Andrei'yi geri savurdu üzerine Konstantin'in yüzüne doğru bakarak bir şeyleri hatırlamaya başladı...

Ve bu da benim intikam hikayem ama henüz daha geçmişe dönmedik. Evet memnun kalamayacağım noktalar oldu, ancak dışarıdaki bu hava benim mutsuzluğumun, acımın, derdimin tasamın yettiği kadar karanlık ve soğuk. Hüznümün bitmeyen noktasının getirdiği acı ne kadar garip öyle değil mi? Ancak evet, ben normal bir hayat yaşamak üzere doğan biriyim, buna hep inanmışımdır. Herkes gibi klasik orta-sınıf diyeceğimiz türden bir hikaye olacak diye umut ettiğim yaşamımın bana gösterdiği, iğne gibi batan noktalardan hissettiğim acıyı kimsenin hissetmeyeceğinden emin olarak bunu yapıyorum. Gelecekteki halim nasıl olurdu acaba?

Bunu hep merak etmişimdir. İnsanların, arkadaşlarımın, annemin, babamın benim için anlamı nedir? Neden onlar benim için bu hikayede değerli? Aslında bunların cevapları epey yorucu. Bunları hayatım boyunca cevaplamadığımı ve bunlar uğruna bir şeyler yapacağımı kesinlikle biliyorum. İlkokuldayken hayatımın mutsuz anları devam etmekteydi. Her zaman tek başımaydım. Krallığımızın sefil şartları altında ezilen orta sınıf bir okula gitmek zorunda kalmak çok garip hissettirirdi.

İlkokulumun ilk haftası sadece babam bana şöyle seslenirdi: "Sen bunu yaparsın." çünkü ona göre öğrenmek bir hayat felsefesinden ibaretti. Ne şaşırtıcı ki ben buna inanıyorum. Annem ise ona "Hey Vladimir! Andrei'yi öyle gaza getirip durma. Sonra başımıza iş açacak!" diyip dururdu. Tabi ben o sırada okuldan önceki kahvaltımı yerdim. Babam çok da umursamazdı bu sözleri, kendi bildiğine inanırdı hep, egoist demek yanlış olur bence iyi niyetliydi.

Okul kıyafetimi giydiğim sırada babam da kitap okur, iş öncesi o da hazırlanırdı. Pek zengin değildik. Elimizden geldiği kadarıyla geçinmeye ve çalışmaya çalışıyorduk. Babam bir tüccardı tüccar olarak epey kişi tanıması elbette benim de az çok işime geliyordu. Bu girdiğim okula bile onun sayesinde girmiş oldum. Katip ve Tüccar olması benim lehime oldu her zaman. Evimiz ise dört köşe kutu gibi bir yerdi 2 odası vardı birinde annem ve babam yatardı, diğerini de depo olarak kullanıyorduk. Bu odaların karanlık havasından söz etmeye gerek duymuyorum. Uzun süreli kış hava durumuyla karşı karşıya kaldığımızdan evimiz karanlıkta boğulmasa da genel manada karanlıktı.

Salon denebilirse olacak yerde ise misafirlerimiz için bir oda bulunuyordu bir uzun eni kısa bir tahta masa bulunuyor. Etrafında 6 tane sandalye vardı. Ben genelde ödevlerimi orada hallederdim. Onun dışında klasik oturmak için koltuk gibi şeyler bulunuyordu. Zaman zaman düzen de değişiyordu tabii ki. Depoda da mutfağımız bulunuyordu mutfağımız küçük bir şeydi bahsedilecek pek bir durumu yok.

Evimiz böyleydi. Hiç bir zaman bir arkadaşım dahi olmadı. Vladimir, yani babam bunu umursamam gerektiğini bana söylerdi lakin ben biraz daha morali bozuk gezerdim. Yanlış hatırlamıyorsam... İlkokulun başlarında yeni bir arkadaşım olmuştu. En iyi arkadaşım, En iyi Düşmanım...

Beni bu geçmişin içinden uyandıran karım oldu. Sahte karım. "Andrei uyan hizmetçimiz bize yemeği hazırlamış." diyordu. Benim ise hala sağ gözüm seyiriyorken etrafta ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Kısa siyah saçlı gözleri de siyah, çene hatları keskin bir kadın beni uyandırıyordu. Evet bu karımdı. Olaylar biraz daha karmaşık hale gelmiş olabilir. Ama devamı da olacak.

Hemen üzerimi giyinmeye yeltendim. Üzerime bir pelerin geçirdim ve güzel şık bir gömlek, siyah bir pantolon giydim. Yatak odamdan çıkıp yemek odasına doğru yol aldım. Lthe ile beraber gidiyorken şöyle bir soru sordu "Ne düşünüyordun böyle çok derinlere inmişsin gibi duruyordu?" şöyle cevap verdim "Çocukluğumda geçen anıları, ne kadar da işkenceye maruz kalmışım." diye bahsettim yarı uyku sersemliğimle. "Senin böyle bir hayatın olduğuna dair fikrim vardı ama pek de işkence gibi olduğunu düşünmemiştim." diye yanıtladı Lthe yüzüme hızlı bir bakışla.

O sırada yemek masasına epey yaklaşmıştık. Zaten hemen merdivenleri çıkınca sağda kalıyordu evimizin. Oturdum ve ağzımı açıp şöyle lafa giriştim "Ah, neler yaptığımı bilsen." diye cevapladım. Lthe gerilmese de meraklı bir ağız hareketiyle şöyle söyledi "Anlatır mısın birazını?" diye devam etti. O sırada hizmetçi de bana ekstra bir şeyler için soru sordu. Hemen onu bir el işaretiyle gönderdim ve şöyle başladım "Evvel zaman içinde epey şey yaşandı..." *Hikayenin baş kısmını anlatır ve rüyasından sonraki kısma gelir.

Andrei "Arkadaşımla tanıştığımda 8 küsürat yaşlarındaydım. Ne de olsa çocuktuk eğlencemize bakıyorduk sadece. İlkokul hayatım sürekli onunla beraber geçti. Neredeyse yediğimiz içtiğimiz hiç bir şey farklı olmuyordu. Ailelerimiz de samimilerdi. Babamın tüccar olması sayesinde epey iyi anlaşıyorlardı. Onun ailesi bizimkinden zengin ve itibarlıydı. Tabii ki benim Konstantin sayesinde başka kişilerle de tanışmaya yol açılmıştı. Aleksy, Lthe ve diğer sınıftaki arkadaşları Lzkov ise kuzenimdi. Ortaokul hayatımda da yine Konstantinleydim diğerleri ortalıkta olmasa da epey tanımadığımız yeni kişiler de bu okuldaydı.

Lise hayatım ise buhranın başlangıcı olarak anılabilir nitelikteydi. Konstantin hala benimleydi ancak Aleksy de buradaydı. Neyse devamını anlatmak daha da acı geliyor bana." Andrei Aleksy'e karşın bir sevdiği kişiyi ona kaptırmıştı ve o kişi de tam karşısında oturuyordu içindeki fırtınalar onun tepesini attıracak seviyedeydi. Sanki hiç eli titremiyormuş gibi de hala yemeğini yemeye çalışıyordu...



Soyluluk ve İntikamın DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin