Çınar Kutusu(final)

192 14 2
                                    

Eve vardığımda anneme iki üç açıklama yapıp odama geçtim babamın gelmesine vardı nasılsa daha. Çınar'ın notlarını alıp özenle masamın üzerinde düzelttim. Ona mektup yazacağım ve Çınar kutusu yapacağım. Bir gün onun beni her yerde görebileceği kadar ünlü bir yazar olduğumda vereceğim ona her şeyi. Öykü ve Rüya olacağım onunla. Ne sadece Öykü ne de sadece Rüya. O da ne sadece Çınar ne de sadece hernekimse. Seni seviyorum Çınar. Aşk romanlarında yazıldığından farklı seviyorum. Şöyle bambaşka. Şöyle kocaman bir kalple.
Düşüncelerim çok güzel akarken Çınar kutusunun ilk mektubunu yazdım. Anılarımızı da insan zihninin azizliğine uğramadan bir an önce kağıda dökecektim babamın geldiğini duydum. Yarım kalacağına başlamamak yeğdir diyerek mektubumu masamın çekmecesine koydum. Babamın kapıyı açmasıyla o tarafa döndüm. Açıkçası buraya gelmesi hiç hayra alamet değil çünkü hep ilk önce ellerini yıkar. "Öykü buldum." diyerek elindeki mavi dosyayı gösterdi. Kalbim ağzımda gibi çarpmaya başladı o an. İstemsiz bir şekilde "Ne?" diye bağırıp ayağa kalktım. Babamın yanına gidip elindeki dosyaya uzandım. "İçeri gel önce anlatayım,sonra bak." dedi. Hani böyle iç organlarınızın hepsi yer değiştirir gibi olur ya,midenizde bir ağrı,kalbinizde çarpıntı... Hepsi aynı anda bendeydi. Salona geçtiğimizde koltuklardan birine alelacele oturdum ve merakla babama baktım. Boğazını temizleyip dosyayı açtı:
-Şimdi kızım bu çocuğun adı...
-Baba,dur. Sadece öyküsünü duymak istiyorum.Neler yaşamış?Adı,sanı beni ilgilendirmiyor. Hem ona kendim ulaşacağım adres de istemiyorum artık.
-Kendin nasıl ulaşacaksın? Ben bulmak için tren,otobüs,uçak,hastane,karakol,okul arşivlerini taradım. O yüzden bu kadar gecikti.
-Not bırakmış. Ben tanıyabileceği kadar ünlü olacağım. Ünlü bir yazar. Neyse şimdi anlat hadi...
-Neyse işte tek çocukmuş annesi ev hanımı babası da doktormuş, kardeşi yok. Normal bir öğrenciymiş ta ki anne babasını senin yaşında kazada kaybedene kadar. Ondan sonra o kadar çok değişmiş ki ikisi aynı kişi mi anlamanın imkanı yokmuş. Öğretmenleri anlattı bunları da. Neyse bir süre içmiş,içmiş evinde kalmış ama hazıra dağ mı dayanır parası bitmiş,okul desen zaten yok. Pek akrabası da yokmuş zaten bir teyzesi kalmış yakın akraba olarak o da uzaktaymış kendi haline kalmış bizim oğlan. Emniyette de kavgadan tutanağı var. Bir gün yine böyle içip kavga ettikten sonra yerde asfaltın üzerinde sızmış koca gece evinin önünde. Daha sonraları bir kafede çalışmaya başlamış bunları eski komşularından öğrendim evi satmış,üniversiteyi kazanmış ama o kafede hep çalışmış ve bildiğin adam olmuş ama hiç o eski neşeli çocuk olamamış,hep derinlere dalan koca adam olmuş on sekiz yaşında bile.
Babam anlattıkça kendimi tutamıyordum,gözlerimden birkaç damla yaş aktı. İşte şimdi her şeyi ondan dinlemek istiyordum. Bütün hikayeyi o asfaltta neler düşündüğünü.
-Baba istersen yak bunları ama ne yaparsan yap bana verme,yalvarsam bile. Çünkü her an yalvarmaya başlayabilirim. Her şey için teşekkür ederim o bunu istemezken onu bulmam yanlış olur. Özür dilerim ayrıca her şey için de...
-Tamam tamam.
Deyip ellerini yıkamaya gitti. Sırtımı koltuğa yasladım ve yürekten bi oh çektim. Nasıl kasmışsam kendimi. Ah Çınar! Resmen aydınlanma,çökme evresi geçirmişsin. Neler yaşamışsın. Bir kolun kırık olmasını bilirim de senin ikisi birden kırılmış. Kalıcı kırıklar... Hiç de iyileşmezler ki onlar,bilirim. Annemin mutfaktan hadi diye seslenmesiyle kalktım koltuktan.

Yemekten sonra uzun zamandır keyifle içemediğim çayımı koca bardağıma doldurup odama geçtim. Uzun zamandır kitap yüzü açmadım muhtemelen her şeyi unuttum. Asli amacım yazar olmak olabilir ama burası Türkiye sadece yazarak geçinmem çok zor olabilir. Bunu başarmış pek çok yüce ruh var ama ben öyle olamadım hiç.Öncelikle kendimi kimseye muhtaç bırakmayacak bir işim olmalı. Belki de edebiyat öğretmenliği okurum ama o da ölmüş meslek ülkede. Neyse şimdilik bu kaygıları rafa kaldırıp çalışmaya odaklanmalıyım. Öncelikle eksiklerimi tespit etmeliyim:
*Matematikten en son logaritmada kaldım arada iki konu eksik
*Geometri deltoid yok
*Coğrafya madenler yok
*Edebiyat Fecri Ati,Serveti Fünun cızırtılı

Konu anlatımlı kitabı açıp yaklaşık iki saat edebiyat ve coğrafya konu tekrarı yaptım. Bugünlük bu kadar yeter deyip kendimi uykunun huzurlu kollarına fırlattım.
°°°°°
Sabah uyandığımda gayet güzel dinlenmiştim. Bugün kütüphaneye gidip Tutunamayanlar'ı almak istiyorum ve Çınar kutusu. Umarım hayalimdeki gibi bir şey bulabilirim. Çekmecemdeki mektubu ve notları alıp çantama koydum. Biraz para alıp,kahvaltımı yaptıktan sonra okula gittim.
Özlem ve Zeynep'e karşı içimde bir şeylerin öldüğünü hissediyorum. Sanki bu anlaşılamamışlık hissi, bu umursanmama durumu. Belki de alınganlık ediyorum. Nereden bilebilirlerdi hikayemi okuma isteği göstermedikleri için kırılacağımı. Ama sanırım buna da kızıyorum ben. Onlar istemelilerdi...
Derin ve Elif ne durumda merak ediyorum. Sınava çok da az kaldı. Zaten dün Derin'in onca vaktini aldım. Elif'le de konuşuyoruz arada. Seneye ben de aynısı olacağım galiba. İki dakikanın bile hesabını yapan biri. Bambaşka birine dönüşüyor olmak korkunç ve büyülü bir durum. İnsanın kendine yabancılaşması...
Normalde de çok düşünürdüm ama pek bir melankolik oldum son günlerde. Yazarlık işleri böyle yaptı beni. Her yazarın içinde intihara meyilli bir ruh yatar. Pek çoğu da bir yerlerde intihar etmiştir zaten zamanında. Yazma çabası da ölü yanları diriltmek için midir? Zamanla göreceğiz,öğreneceğiz Öykü. Yazar olacaksın Öykü. Kariyerinin en üst noktasına Çınar'ı yazarak çıkacak ve o en üst noktada onunla dans edeceksin.
"Öykü,uyuyor musun kızım?"
"Hı? Yok hocam dikkatim dağılmış özür dilerim."
Diyerek dudağımı ısırdım. Sanırım bu düşünme işlerine okulda ara vermem gerek.
°°°°°
Kütüphaneye vardığımda "Ata" kısmını bulup Tutunamayanlar'ı yavaşça çektim. Yeni basımdı ama eski olduğu,çok okunduğu belliydi. Kalın ve yumuşak bir kitaptı. Kokusuysa muhteşemdi. Bütün kitapların kokusu çok güzeldir ama bununki en sevdiğimdi. Eski ama yeni gibi kokuyordu. Tıkayan bir koku değil saatlerce koklasan da yormayacak cinsten. Bu kitap bana sanki gece sarılıp da uyunabilecekmiş gibi hissettiriyor. Elime onu alıp sevdiklerimin yanına yaklaşıp bir geleneği-dokunma geleneği- gerçekleştirecektim ki hatırladım. Millenium Serisi aracılığıyla beni çok mutlu eden kişiyi. Onunla tanışacaktım. Bir mesaj kadar uzağımdaydı fakat ben aylardır ona yazmıyordum. Hemen telefonumu çıkartıp facebooktan arkadaşlık isteği gönderdim. Umarım bir an önce görür de yaptığım unutkanlıkları birlikte telafi ederiz.
Kütüphaneden çıktıktan sonra birkaç dükkana Çınar kutusu için baktım. Ne yazık ki hiçbir şey hayallerimizdeki gibi olmuyor. Son umut ufacık görünen dükkana girdim yaşlı biri vardı içeride bayağı da tozluydu her yer aman yoktur nasılsa diyerek gitmek üzereyken adam "Ne baktın kızım?" diye sordu. Artık mecburen bakmam gerekiyordu. "Kutu var mı burada?" diye sorunca gülümsedi ve "Olmaz mı kızım. Eskiden marangozdum ben en çok kutu var burada." diyince kendi kendime kızdım. Ne olursa olsun ön yargılarından arınamıyor insan. Amcayı takip edip gösterdiği kutulara baktım. Gerçekten çok güzeldiler. Renkli,sade,koyu,kalp şeklinde pek çok kutu vardı ve hepsinden sadece bir tane vardı. Soracağım soru belliydi. Gerçi öyle olmasa bir bunlardan birini alıp çıkacaktım ya buradan. "Amca bunlardan çınar ağacından yapılan var mı?" İki tane kutuyu eliyle gösterdi. Biri pembe ve kalpli olandı, diğeriyse başta beğendiklerimden olan koyu renk sade olan. Bu olsun diyerek parayı verip dükkandan çıktım. Çantamdaki notları ve mektubumu hemen kutunun içine koydum çantamı kapattım. Elimde hem Çınar kutusu ve Tutunamayanlar'la musmutlu yürümeye başladım. Her şey güzel olacak işte. Hayat bazen hayallerdekinden bile iyi. Mesela bu kutu hayalimdekinden bile güzel.

Yerde başımda güçlü bir ağrıyla niye yatıyorum? Niye herkes bağırıyor ve kalabalık? Hareket edemiyorum. Bakış açımdan Çınar kutusu mektuplarla dağılmış,Tutunamayanlar çok uzağımda. Korkuyorum. En son yürüyordum. Sonra bir şey oldu. Sonra yerdeyim. Bakış açıma birkaç damla kan da girdi. Gözlerim ağırlaşıyor,uyumak istiyorum. Ölüyor muyum? Korkuyorum. Her şeyin sonu şimdi artık. İyi ki o son mektubu yazmışım... Daha fazla dayanamıyorum gözlerimi kapatacağım...

BelkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin