*4*

201 19 3
                                    

Sabah uyandığımda dünkü baş ağrımın sadece ince bir sızıya dönüştüğünü hissettim. Sızı sanki şakaklarıma biri ateşle yaklaşıyor ve bu ateşi beynimin derinliklerine gönderiyormuş gibi hissettiriyordu.

Penceremden sızan aydınlık havaya baktım. Güneş daha çıkmamıştı ama hava aydınlanmıştı. Telefonumu elime aldım ve saatin 06:17 olduğunu gördüm. Okulumun açılış saati 08:00 olduğundan rahatça duş alabilirdim.

Banyoya doğru yürüdüm ve sıcak suyu ayarlayarak kovaya suyu doldurdum. Su çok sıcak olduğu için üstüne biraz soğuk sudan ilave ettim. Kova tamamen dolduğunda hızlı bir şekilde duş aldım ve jilet sayesinde fazlalıklardan kurtuldum.

Evet,ağda veya epilasyon için yeterli param yoktu. Jilet zaten 2 hafta beni idare ediyordu ve her duşa girdiğimde jilet kullandığıma göre bence temiz idim.

Aynanın karşısına geçip suratıma baktım. Ergenlik dönemi yüzünden bir kaç sivilce ve babamın dayakları yüzünden de bir kaç morluk vardı. Genel bir bakış atacak olursak.. pek de fena bir kız değildim. İdare ederdim işte.

Hemen kurulanıp okul formamı giyerek,ders programına göre çantamı hazırladım. Yanıma bir de yedek bluz aldım çünkü kafede kıyafetlerime bir şeyler dökme konusunda üstüme yoktu. Kısa olan saçlarımı taradım ve ıslaklığını havluyla az da olsa kurulamaya çalıştım.

Saate baktığımda 07:25 olduğunu gördüm. Dolmuşa binmeme gerek yoktu yürüyerek de yetişebilirdim. Üzerime her zaman giydiğim siyah ceketimi de geçirdim ve ıslak saçlarıma bir bere takarak evden çıktım.

Okula vardığımda müdür yardımcısı klasik bir kaç konuşma yapıyordu. Bu konuşmayı dinlemek istemediğimden okulun arka tarafında bulunan kantin kapısından içeri girerek sınıfıma doğru ilerledim ve sınıfa girdiğimde kimsenin olmadığını gördüm.

İlk iki dersimiz ingilizce sonraki dersler ise tarih ve edebiyattı. İngilizceyi oldum olası yapamadığım dersler arasında ilk sıradaydı herhalde. O kelimeleri nasıl akıllarında tutabiliyor ve onlarla cümle kurabiliyorlardı? Neyse ki öğretmenimiz çok hoşgörülü bir bayandı. Anlamadığımız konu olduğunda bize bağırmak yerine konuya tekrar dönüp anlayacağımız bir şekilde açıklıyordu ve bu cidden iyi bir durumdu.

5 tane beyin bunaltan dersin sonunda öğle arası zili çaldı. Şaşırdığım konu ise Cenk benimle konuşmaya gelmemişti.Herhalde fikirden vazgeçip direk dövüşme faslına atlamışlardı. Diğer şaşırdığım konu ise Eylül denen makyaj kutusu ve o diğer kardeşi'de ortalarda yoktu. İkisi de sınıfa gelmemişti.

Yeniden defter çıkardım ve bir şeyler yazmaya başladım. Bir süre sonra resim çizmek de iyi gelebilir diye düşündüm ve arka sayfaya geçip bir şeyler karaladım. Tabii ki gene bir şey başaramadım. Resim hiç bir zaman çizemezdim ki.

Okulun çıkış saati çaldığında hiç durmadan çantamı alıp çıkmak istiyordum ki şansıma çantamı birden sıradan çektiğim için çantam sırama takıldı ve kitaplarım yeri boyladı. Hepsini teker teker toplamak için zilin çalmasından yaklaşık beş dakika sonra anca sınıfımdan çıkabilmiştim.

Bahçeye çıktım zaman ve ayakta sigara içen Cenk görüş açıma girdi.Kumral düz saçlarını rampa yapmış ve bu soğuk hava yüzünden Baby face olarak adlandırılan suratı kızarmıştı. Bu çocuk birisine karşı hislerinde gerçekçi asla olmazdı. Her ne kadar dışarıdan güçlü biri gibi görünse de korkağın teki olduğu bazı kavgalarında anlaşılıyordu.

Beni görünce yamuk bir gülüş attı ve bana doğru yürümeye başladı. Sigarasını gelirken son kez içine çekti ve yere doğru atarak sigara nefesini suratıma doğru üfledi. Havalı olduğunu falan sanıyorsa doğru sanıyordu ama benin pek de ilgimi çektiği söylenemezdi. Sigarayı bende kullandığım için yüzüm ekşitmedim ve ters bir şekilde suratına baktım.

BağlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin