vending machine

292 28 10
                                    

Chapter 8: vending machine

Chapter 8: vending machine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




"Bunca yolu yürüme fikri kimden çıktıysa onu serin bir yere geçer geçmez bir güzel döveceğim."

Changbin kafasına aldığı şapkasını eline alıp kendine yelpaze yaparken Jeongin ve Hyunjin de kafalarını sallayarak onu onaylamışlardı, Felix ise elindeki soğuk şişeyi Laurel'ın kafasına koyarak zavallı kızı biraz olsun serinletmeye çalışıyordu.

Jisung'un ortaya attığı oyun salonuna gitme fikri ilk başka herkesin hoşuna gitmişti. Normalde uzakta kaldığını bildiğimiz yolu taksi tutup gidecektik fakat aptal kuzenim yürüyüş yapalım hava o kadar da sıcak değil diye tutturduğu için şuan hepimiz az bir mesafe kala kaldırımlara yığılmak üzereydik. Jiwoo da tek kolunu benim omuzlarıma atmış, kendini zar zor götürmeye çalışıyordu.

Sabahtan beri yaptığım gibi Felixi kontrol ettiğimde bu sefer şişedeki suyla saçlarını ıslattığını ve birazını Laurel'ın eline döktüğünü görmüştüm. Son bir haftadır böyleydi zaten. Sabahları sevgili arkadaşı Laurel ile ne kadar yakın olduklarını görüp onlardan uzak durmaya devam etmeye çalışarak günümü sürdürüyor, akşam ise ancak Laurel gidince doğru düzgün konuşabiliyorduk. Aslında suçlu o değildi, sadece ben ondan sürekli olarak kaçma eğiliminde olduğum için bana iki çift laf bile edemiyordu.

Hyunjin yanına aldığı güneş gözlüğünü kafasının üzerine kaldırarak, "Tanrı beni eğer yaşatırsa sen bugün sağ kalamayacaksın Jisung." demişti. Asalak kuzenim de Chan'ın arkasına saklanarak soluklanıyordu. Chan da bir kez daha Jisung'u dinlediği için pişman olan taraftaydı.

En sonunda hepimiz oyun salonunun binasına az kala gölgelikte kalan ağaçların altında durduğumuzda kendimden geçecektim. Saatin ikisinde ve tam güneşin tepede olduğu bir vakitte gelmek de ekstra yapılabilecek bir salaklıktı.

"Hedefi görüyorum." Jisung işaret parmağıyla ilerideki oyun salonunu gösterirken Changbin çevik bir hareketle parmağını yakaladığı gibi koluyla birlikte sıkıştırmıştı.

"Sana on kez bu sıcakta çıkmayalım dedik, ne diye tutturuyorsun!"

Jısung bir yandan bağırırken diğer yandan da kolunu Changbinden kurtarmaya çalışıyordu.

"Bırakma sakın hyung."

"Yang Jeongin seni elime geçirirsem- Ah! Tanrım bırak ACIYOR!"

Jiwoo yüzünü buruşturup, "Bırak şunu horoz gibi bağırıyor." dediğinde Changbin de dayanamamış olacak ki geri serbest bırakmıştı.

Chan siyah üstüyle ekstra terlerken ben ise altıma giydiğim şort kot ve Felix'in verdiği tshirtle gayet iyiydim. Bugün sandalyemin üzerinde günlerdir öylece durduğu için artık herhangi bir yere giderken de giymekte sorun görmemiştim. Nasıl olsa artık benimdi.

cruel summer ★ lee felixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin