O pandiği hissettiğim gibi "Kim lan o?" diyerek yeniden arkamı döndüm.
Piç gibi gülen bir Minho karşıladı beni. Minho'dan başkasını bekleyemezdim zaten.
"Kendimi tutamadım," dedi, gülerek. Bir gün senin var eden, gülmeni sağlayan anneni var ya, çok ayıp şeyler yapacağım o annene Minhocuğum. Sözüm olsun hayatım.
Tam ağzımı açıp birkaç laf edecektim ki, bir anda Seungmin'in önderlik ettiği bir kahkaha ordusu kulaklarımı çınlattı. Derin bir nefes aldım, verdim. Ve ben de gülmeye başladım!
Aşırı ciddiyimdir, bilen bilir.
Bazen neden bu kadar güldüğümü sorguluyorum.
Gülmemiz bittiğinde, yine derin bir nefes alıp verdim ve "Minho, sal oğlum beni," dedim. Yine yüzünde o şerefsiz sırıtması vardı. O gülerken gördüğüm dişlerini tek tek söküp, hepsini özenle tek tek götüne yapıştıracağım Minho.
Minho bir etrafına baktı, Jisung'u sıraya dayanmış bir şekilde telefonuyla uğraşırken görünce, Jisung'un götüne pandik attı. Korkuyorum, bir gün odama gelir de ben uyurken pandik atar diye.
Jisung da ufak bir çığlık atarak "Lan Minho, pandikçi misin kunduracı mı?" diye sordu, gülmek üzereymiş gibi konuşuyordu ama yüzü aşırı ciddiydi. Çığlık atmasının sebebi acıtması değil, korktuğu için bağırmıştır.
Minho da "İkisi birden olabilirim bence, opsiyonel." diyerek kolunu Jisung'un omzuna attı. Jisung da göz devirdi. Seungmin kadar olmasa da, ikonik bir insan.
"Ne demek ikisi birden? Ben neden sadece Ense Patos'um lan?!" diyerek ufak çaplı bir isyan etti Chan. Sakin ol aslan parçası.
"Sadece Ense Patos değilsin, Taşaklı Ense Patossun." dedim ben de, belki gülümser falan. Kesinlikle yaranmaya çalışmıyorum.
İşe yaradı aslında, gülümsedi.
Çok güzel gülüyor ha.
İki saniye güldü de ne oldu, gelip "Yalaka," dedi ve sırtıma o meşhur darbesini indirdi. Minho'nun neden bu kadar tepki verdiğini az çok anlayabiliyorum. İndirdiği gibi yüzüstü yere yapıştım, çok dengeliyimdir.
Yüzüstü düşmem bir yana, sanırım sırtım kırıldı. Chan, elini seveyim.
Ben neden her gün düşüyorum ya?
Tek bilmediğim şey bu olabilir.
Birine düşüyorumdur belki.
Acılar içinde sızlanırken zar zor "Chan, sırtım cidden kırıldıysa masrafı sen karşılıyorsun, kırdın amına koyayım!" diyebildim. Chan ise gülüyordu. Fuck you adamım.
Yerdeyim, sırtım fena, götüm ayrı fena. Kalkamıyordum, tam o sıra bana uzanan bir el gördüm, umarım götüme girmez.
Kafamı kaldırdığımda anladım ki, Minho'ydu bu. Bana yardım eli uzatıyordu. Çok duygulandım. Kesin aşık.
Tam elini tutacaktım ki, ciddi anlamda hiç beklemediğim bir şey geldi başıma.
Seungmin, bana ayak basmadan, üzerimden zıplayarak geçti. Ben burada korkudan gebermek üzereyim, her tarafım ağrıyor, çocuğun yaptığı şeye bak.
"Seungmin, ilk Felix deli taklidi yapıyordu, sen de mi başladın amına koyayım, ya bana bassaydın?" deyiverdim anlık stresle.
Felix oradan sanıyorum ki bana ithafen Türklere özel bir hareket olan "Nah" hareketini çekti, sesi duyuluyordu.
Seungmin de "Kanka, sakinleş. Ne zaman bastım sanki? Sayısız kez üzerinizden atladım, hiçbir zaman da basmadım. Üzerine basmayacağımın garantisini veriyorum falan ama, eğer kundura giyersem ucu sivri ve uzun olduğu için götüne girebilir, şimdiden pardon canım." diyerek tek nefeste savunmasını yaptı da, bir dakika, ne? Kundura mı giyecekmiş? Minho varken mi? Minho'nun önünde mi söyledi bunu? Nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarak-ı Sevkiye, Hyunho
FanfictionBiraz rezillik, biraz da aptallık. Bunlar, Hwang Hyunjin ve arkadaşlarını oluşturan ana maddeler. Bir grup liselinin her gün ayrı saçmalamalarına tanıklık etmeye hazır mısınız? okumayın oğlum bu nasıl bir fic yüz karası