Son gün, sonra iki gün tatil, sonra tekrar okul, sonra iki gün tatil...
Böyle gidiyor.
Evet, bugün cumaydı, okulun son günü ve benim okul günleri arasından en sevdiğim gün. Esprimi de yapayım, bugün cuma, enseyi kapa.
Aslında okulu asmayı planlıyordum ama, asmayasım geldiği için gitmeye karar verdim. Belki bugün değişik bir şeyler falan olur.
Klasik kalkışımı yaptım. Kalkış mı? Pardon, uyanışımı yaptım. Üstüm klasik tişört pantolon. Banyoya girdim, saç baş tamamdır. Aynanın önüne geçip konuşmamı da yaptım. Bugün ayrı bir enerjiğim, bir şeyler olacak gibi.
Okula yürüyerek toplam yirmi sekiz dakika otuz altı saniyede ulaştım. Bu, benim yeni rekorumdu. Eski rekorum yirmi sekiz dakika kırk beş saniyeydi, dokuz saniye ne kadar önemli, siz anlayın yani.
Sınıfa girdim girmesine de, kimse yoktu. Yanlış gün mü geldim acaba?
Telefonumu kontrol ettim, bugün cumaydı. Saat de doğru.
Tam "Sınıfta tekim!" diye bağıracaktım ki, Minho girdi. Daha sonra da sınıftan birileri. Minho ile selamlaştık ama biraz uykulu gözüküyordu.
Lan, bir dakika, çocuğun elinde tava vardı! Minho, delirdin mi amına koyayım? PUBG adam mı olacaksın yoksa? Umarım günün sonunda o tava kafama falan gelmez.
"Kanka, o tava ne öyle amına koyayım?" diye sordum meraktan. Bir de bana dönüp "Ne tavası?" demesin mi? Ne demek ne tavası ya?
"Elindeki tava, mal mısın sen?"
Sınıftakiler de bize bakıp bakıp gülüyordu. Cidden şakam yok, çantamı her gün fırlattığım gibi fırlarım size. Sıfır şaka.
Sanırım Minho elinde tava olduğunu bile bilmiyordu, eline baktığı zaman tavayı görmesiyle ağzı açık kaldı.
"Lan, bu ne? Elimde niye tava var benim?" dedi uykulu sesiyle. Yüzüne su atacağım şimdi, uyan artık!
"Uyanamadın sanırım Minho. Lan, sınıfa en erken gelen Chan bile gelmemiş, sen elinde tavayla geliyorsun. Nasıl bir gün amına koyayım bu?" dedim ve çantamı kendi sırama fırlattım. İyi ki çok ağır değildi, yoksa çıkacak sesi düşünemiyorum.
"Kanka, sabah tavada yumurta kıracaktım. Elimde tavayla gelmişim, rezil olmuşum bildiğin ya." deyip duraksadı. "Lan, yumurta kırmayı da unuttum!"
Minho iki üç saniye sonra muhtemelen her şeyi unuttuğunu fark edince sinirlendi ve tavayı tahtaya doğru fırlattı. Tam tahtaya çarpacaktı ki, tava yere düşmeyi tercih etti. Bugün de Minho'nun tavası Minho'yu masraftan kurtardı.
"Başka tavan yoktur kanka, al onu." dedim, salak insanlara öneride bulunuyorum, hayat kurtarıcı şeyler. Mesela, onu düştüğü yerden almazsa, bir daha yumurta kıramaz. Aslında kırar da, tencerede yumurta kırmak zorunda kalırdı.
Harbiden gidip aldı. Diyorum ya ben, başka tavası yoktur. Zengin ama yalnızca kundura alıyor paşam. Koleksiyonundaki kunduralar cidden değerli, hatta bir tanesini Nike'dan özel olarak istemişti. Bir ay onun için uğraşmıştı ve biraz fazla pahalıydı. Ama aldı, çünkü kundurasever bir insan, kundura için yaşar, kundura için ölür. Elmastan kundurası da var.
Tavaya dokunduğu gibi tam olarak uyandığını düşünüyorum. Etrafına falan baktı, "Neden kimse yok lan?" deyip duraksadı. Elindeki tavaya birkaç saniye baktı ve "Elimde neden tava var lan?" dedi.
Minho, uyurgezer misin, yoksa sadece mallığın mı tuttu? Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum aslında.
Çok geçmeden ve büyük ihtimal biz yalnız kalmayalım diye sınıfa Chan girdi. Hemen arkasından da bazı tanımadığım sınıf arkadaşlarım. Evet, Taehyung ile Chanyeol dışında sınıfımdaki hiçbir öğrencinin ismini bilmiyorum, bilmeme gerek yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarak-ı Sevkiye, Hyunho
FanfictionBiraz rezillik, biraz da aptallık. Bunlar, Hwang Hyunjin ve arkadaşlarını oluşturan ana maddeler. Bir grup liselinin her gün ayrı saçmalamalarına tanıklık etmeye hazır mısınız? okumayın oğlum bu nasıl bir fic yüz karası