ben milliyim

41 9 24
                                    

Minho'nun işemesini bekledim ve Minho tuvaletten çıktıktan sonra bana "Gel" anlamında bir işaret yaptı. Merak ettiğim için gittim ancak karşılaştığım tek şey Minho'nun kol gibi bıraktığı besinlerin oksitlenmiş kalıntısı yani bokuydu.

"Sen işemedin mi, bok nereden geldi lan?" diye sorduğumda, "İnan bilmiyorum." diyerek gülümsedi. Ama cidden, işemeye gidiyorum dedi, bok ile çıktı. Bokun sesi de çıkmadı, adam krema gibi bok bırakmış.

"Ben milliyim," deyip biraz duraksadı. "Milli Kol Gibi Bırakan Takımı." dedikten sonra da sırıtmaya başladı. Öyle takım mı varmış?

"Neyse! Seni buraya kadar sürüklememin bir nedeni var tabii ki." dedi, gözlerimin içine bakıyordu. Korkuyorum oğlum, ters çevirme şimdi?

Tuvaletin duvar tarafında duvarla arasına aldı beni. Hop, ne oluyor lan? Hissettiğim bu ani şey ne? Ya, cidden, ne oluyor şu an?

Daha da yakınıma geldi, bir şey yapacaktı ki...

Evren buna izin vermedi, yere kapaklandı. Ama düşüşünü bir görmeniz lazım, yana doğru, yavaşça. Bir de düştüğünü fark ettiğinde o yüz ifadesi ayrı komikti. Ciddi kalamayıp kahkahayı bastım.

"Milli olarak flört edemiyor musun?" dedim, yerdeyken. Bana dik dik bakıp güldü. Gülmek de gülmek değil, akrabalara sunulan o sahte mi sahte, akrabaların dışında herkesin sahte olduğunu anladığı gülümseme var ya, aynen o.

Somurtarak "Ya, harika planlarım vardı. Niye böyle oldu?" diye sordu bana bakarken. "Ben ne bileyim oğlum, ilkokulda şiir okuyacak o gözlüklü çocuklar gibi yapıştım kaldım duvara." deyip Minho'ya bir el uzattım. Sonuçta yerde bir ömür geçirmeyecek.

Ayağa kalktığında bir süre bakıştık. Bu bakışmadan ne anlamam gerekiyor? Biraz aşık gibi bakıyor aslında. "Lan, aşık mısın?" dedim hemen, lafı hiç dolandırmadan.

Bir durdu, yüzü falan farklı şekiller aldı. Daha sonra yüzüyle elini kapattı, "Hayır," diye yanıtladı beni, yukarıya bakarken. Ne arıyorsun orada? Hiç inanmadığımı söylesem yeridir Minho.

Dalgasını falan geçiyorum belki ama ya cidden aşıksa? Hiç planlamadım ki bunları anasını satayım, ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok.

Bir süre sonra ellerini yüzünden çekerek yeniden bana gülümsedi. O gülümsemenin ardında ne acılar yatıyor kardeş ama bana ne. Şaka.

"Keçmekemekemeke..." diye bir şeyler söylemeye başladı. Dur tahmin edeyim, sana aşık olmayacağımı anladığında aşk büyüsüne falan mı başvurdun? Bir anda böyle bir şeyler söylemeyi normalleştirmeyelim şimdi, korkuyorum.

Aklımdan geçen bin senaryoyu da yoka sayarak "Ne?" deyiverdim, böyle şeylere kimse alışık değildir, olamaz zaten! Ha, büyücüyse alışıktır, onu bilemem.

"Boşver, anlamazsın cicim." diyerek yeniden sırıttı. Bu çocuğun sırıtmayla ilgili bir fantezisi falan mı var, sorunlu falan mı? Annesine sorsak, annesi de bilmez ki cevabı. Çocuğu biz böyle yaptık, artık bizim çocuğumuz.

Bir anda aklıma gelen şeyle Minho'nun bileğini kavrayacakken elini tutup sınıfa kadar sürükledim. El ele tutuştuk diye lütfen sevgili sayılmayalım...

Kaşlarını kaldırarak şaşkınlık içeren bir tonda "Niye geldik?" diye sordu.

"Geç kalacaktık, mal." cevabını beklemediğini düşünüyorum. Bekliyor da olabilir ama benim tahminime göre beklemiyordu.

Sınıfın kapısından girdiğimiz gibi atmosfer değişmişti. Canım sınıfım falan derim normalde ama, osuruk bombası düşse hâlime şükrederdim, bu ne ya? Çok havasız amına koyayım.

Yarak-ı Sevkiye, HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin