Sözde tatil, benim için tam anlamıyla kâbus iki günden sonra atla karayı seçtik, hayatta kalmayı başardık. Evimdeki çöpçü, fakir varlıklar da yaşıyordu, korkmayın.
Bir türlü kalktık, Changbin'in saçı darmadağındı çünkü gece muhtemelen Felix ayaklarıyla şov yaptı. Zaten Changbin neden böyle olduğunu sorunca Felix onun gözlerinin içine bakıp kıkırdıyordu. Ne mal insanlarsınız.
Umarım ki normal normal uyurken ayağını kafasına çıkarmamıştır. O kadar esnek değil aslında ama, her şey beklenir.
Her neyse. Giyinme aşaması sandığımdan daha sakin geçti, sakin sayılıyorsa tabii.
İlk önce, Felix, kendi kıyafetlerini ararken Changbin'in kıyafetlerini dağıttı, Changbin de bunu görünce kırmızı görmüş boğa gibi Felix'in üzerine doğru koşmaya başladı. İkisi kavga ederken ben ne yapıyordum peki?
Tabii ki de ayna karşısında günlük rutinimi yapıyordum, bir gün bile rutin dışına çıkmam.
Giyinme aşaması da bittikten sonra, sıra geldi okula.
Biraz erken geldiğimiz için bizi kapının hemen kenarına sokulmuş Seungmin karşıladı. Daha doğrusu, Changbin'i korkutmak için üzerine atlayarak bizi de korkuttu. Olsun, karşılamak olarak sayalım biz bunu. Gerisini muhtemelen biliyorsunuz.
Changbin, Seungmin'i dövmeye, Felix de sınıftakiler ile sosyalleşmeye dalmışken, Chan ve Jisung'un yanına gittim. Chan sıranın üzerinde, Jisung da normal bir şekilde oturuyordu. Bu arada, Jisung her zamankinden daha uykulu gözüküyordu, umarım ki düzgün bir nedenden uyuyamamışsındır Jisung.
Hemen yanına sokularak "N'oldu?" diye daldım aralarındaki dönmeyen sohbete. Chan da bana bakarak susmamı işaret etti. Kafa salladım, neden aramızda iki saniyelik bir iletişim oldu, inanın bilmiyorum.
Lan, Jisung, bize söylemediğin bir şey varsa ayıp ediyorsun.
Şimdi, dinlemekten bahsedecektim ancak dinleyecek bir şey yok. Yani, biz şu an dinsiz miyiz? Ama dur ya. Hayır lan. Evet, dinsiz oluyoruz. Sanırım bu sefer dinlemeyi bırakmayı göze alıyorum. Aslında hayır, sadece dinleyeceğim bir şey yok. Burada dinlenmesi gereken şey Jisung ile Chan'ın sessizliği ise, dinlemeyi sürdürüyorum demektir.
Dinlemek güzeldir, hep dinleyin.
Çok geçmeden Minho da yanımıza geldi. İlk önce Seungmin ile Changbin'in kavgasına burnunu soktu, sonra da çantasını vesaire sıraya bir güzel fırlatarak yanımıza geldi. Tabii, sessiz sessiz durmamıza hiç alışık olmadığı için ilk yaptığı hareket "Bir şey mi oldu?" anlamına gelen bir kafa hareketiydi.
Bir şey demeden dik dik kendisine baktım, sonradan anladı benim de hiçbir bok anlamadığımı. O yüzden ''Gelsene bir.'' diye fısıldadı, muhtemelen bir şey gösterecek. Aslında pek merak etmedim ama, olsun.
Gittim Minho'nun peşinden, sınıfın garip bir köşesinde durduk. O bana bakıyor, ben de ona. Sonra, sanırım fazla müzik dinlemiş, ''Ah kadehler, kırıldılar sana bu gece...'' diye bir şeyler mırıldanmaya başladı.
Ben de sağır olduğum için, ''Köpekler mi kırıldı bana bu gece?'' diye sordum. Ne yapayım, kadehleri köpekler diye duymak gayet doğal değil mi?
Sanırım hiç doğal değilmiş, bana dik dik bakmaya başladı. Bakarken minik bir şey fark ettim: Gözleri çok güzel.
İki saniye sonra da ciddiyeti bozarak "Helelele" diyerek tokat attım. Evet, biraz fazla komiğimdir, herkes biliyor.
"Bu gece sana rahat uyku uyutmayacağım, mimiğim oynamadı," dedi, göz devirirken. Sesi biraz garip çıkıyordu yani bu demekti ki, götüme bir kundura daha girecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarak-ı Sevkiye, Hyunho
FanfictionBiraz rezillik, biraz da aptallık. Bunlar, Hwang Hyunjin ve arkadaşlarını oluşturan ana maddeler. Bir grup liselinin her gün ayrı saçmalamalarına tanıklık etmeye hazır mısınız? okumayın oğlum bu nasıl bir fic yüz karası