arkadaslar merhaba simdi
✨✨✨✨NOLUR OKUYUN✨✨✨✨
bunu biliyorsunuz ki ben cok alone(yalniz) bir yazarim😔zaten her yoruma cevap vermeye calısıyorum oyle bir garibanim
arada bi ETKILESIM VERMESENIZ bile bi iki yorum atabilirsiniz gariban bir yazari sevindirmis olursunuz (opsiyonel)
tesekkurlerımı sunuyorum
Ders sürecinde anlamlandıramayacağım bir düzeyde, apayrı bir boyut bambaşka bir seviyede sıkıldığım için kafamı sıraya monte ettim.
Uykulu hissediyordum, kafamı bir kaldırdım, Chan, Changbin, Jisung ve diğerleri başıma üşüşmüş. Uyudum mu lan ben?
Önceki sorumu Chan'ın "Günaydın paşam." demesiyle yanıtlamış bulundum. Ama şunu söyleyeyim; derste uyumak kadar güzel bir şey yok. Yanlışsam düzeltin.
Daha gözümü aralayacak duruma gelemeden ''Ha, ne oldu?'' diye sordum, sesim oldukça kalın çıkıyordu, ben bile şaşırdım kendi sesime. Olur öyle şeyler.
Sonra Jisung'un beni sarsmasıyla kendime geldim. Çok teşekkür ederim Jisung.
Kendime geldikten birkaç saniye sonra Jisung'un intikam alası gelmiş belli ki, beni sıradan ittirdi. Düştüm ama Seungmin'in üzerine. Changbin de o sıra rahat duramayıp Seungmin'i yumruklarla dürterken Seungmin de benimle beraber düşünce, yumruk da bana geldi. Ya, ben ne şanssız bir insanım?
Jisung alay edermişcesine sırıtırken, Changbin de bana vurduğu için değil, Seungmin'e vuramadığı için mental çöküş yaşamaktaydı. Bu salak saçma şeyler yaşanırken Jeongin bizden bağımsız telefonla konuşuyor, Minho ile Chan sohbet ediyordu. Felix'i ben de bilmiyorum.
Seungmin "Üzerine düşecek başkasını mı bulamadın!" diyerek hem kendi yerden kalktı, hem de beni yerden kaldırdı. Ben de göz devirip "Jisung'un suçu." diye yanıtladım Seungmin'i. O sırada Jisung dik dik bana baktı, sonra sinsice bir gülüş belirdi suratında. Ya bu çocuk deli, ya da Minho ile çok takılmış.
Bazılarının beyni gibi bomboş olan bu andan sonra, herkes bir taraflara gitti. Benim de canım sıkıldığı için çıktım sınıftan, rastgele gezmeye başladım. Nereye gideceğimi, neden gideceğimi bilmiyordum ama, olsun. Geziyoruz işte.
Bir anda okulun arkasına gitmek geldi aklıma. Orası, tamamen belalı, belalı derken gerçek anlamda belalı çocuklarla doluydu ve ben belamı bulmak istiyordum. Bıçak yemezsem iyidir.
Koşa koşa gittim arka tarafa, en son bir sene önce falan gitmiştim. İnsanların sıfatı kaymış, çok yabani duruyorlardı. Son geldiğim zamanda şu ankilere göre çok daha arkadaş canlısı insan olduğunu düşünüyorum.
Mekâna resmi olarak giriş yaptım ve orada gözleri kıpkırmızı olmuş, kim bilir okuldan atılmasına kaç gün kalmış bir eleman yaklaştı yanıma.
Saçları kırmızıydı. Yüzünde çeşit çeşit yara vardı, en dikkatimi çeken ise göz kapağının biraz üzerindeki çizikti, korkunç duruyor. Sıfır kol siyah bir tişört, altında pantolon vardı galiba. Kolunda da birçok dövme vardı. Direkt olarak gözlerime baktığı için alt kısımlarını hiç inceleyememiştim. Kasları da vardı.
"Yeni misin buralarda? Seni daha önce hiç görmedim," deyince tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Adamın konuşma şekli bile dizlerimin bağını çözmeye yeterdi. Bunları nasıl okula alıyorlar?
Hiçbir şey demeden, suratım korkmuş bir sıçana benzer bir şekilde çocuğa bakmaya devam ettim. Sanıyorum ki, cidden belamı buldum. Buradan canlı çıksam iyidir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarak-ı Sevkiye, Hyunho
FanfictionBiraz rezillik, biraz da aptallık. Bunlar, Hwang Hyunjin ve arkadaşlarını oluşturan ana maddeler. Bir grup liselinin her gün ayrı saçmalamalarına tanıklık etmeye hazır mısınız? okumayın oğlum bu nasıl bir fic yüz karası