Gözlerini ona dokundurmaktan kendini alamıyordu şimdi.
Sürekli bakmak istiyordu. Sürekli, sürekli, sonsuza kadar.
Belki de iki düşman, iki rakip olmasalardı her şey daha kolay olurdu.
Kalbindeki sızıyı niye daha önce ayrımsayamamıştı ki?
Ya da sadece bir tesadüf mü o sızıyı açıp tekrar önüne sermişti?
. . .
Oturduğu sırasından kalktı ve kafeteryaya yöneldi. O günden beri Izuku'yla konuşmuyordu. Konuşamıyordu. Izuku onu gördüğü gibi yolunu değiştiriyordu ve bakışlarını ondan istemsizce kaçırıyordu. Tamam, belki de o kadar da 'istemsizce' değildi.
Yaptığı çok absürt, çok tuhaftı. İki rakiplerdi, gerek akademik yönlerde, gerekse özel hayatlarında devamlı kavga ediyorlardı. Okul notları, kahramanlık stajları, hepsinde en öne geçmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Çocukluktan beri ondan nefret ediyordu, kin besleyecek kadar değildi tabiki. Nasıl olsa nefret çok açık uçlu bir terimdi.
Ve o günde yaptığı, rakibini korumaktı, duygularının onu yönlendirmesine hiç bu kadar izin vermemişti. Izuku'yu kollarının arasına almıştı, kendi yaptığı hatayı, ona taktığı çelmeyi, düzeltmişti bir nevi. Peki neden yapmıştı? Neden düşmanını, rakibini bu kadar önemsiyordu ki? O kadar saçma bir durumda kalbi neden bu kadar hızlı atmıştı?
Kalbinde çok derin bir sızı vardı.
"Hey, Bakugou?-"
"Yok bir şeyim."
Kırmızı saçlı gencin yanına oturdu ve hiç fark etmeden aldığı yemek tepsisindeki meyve suyunu içmeye koyuldu.
"Bugün dersler ne kadar da sıkıcı geçiyor ya.."
Denki Kirishima'nın yanına oturmuş, onunla birlikte sızlanıyordu.
"Evet..Tükendim resmen."
Kendi grubunun masasında olmasına rağmen gözleri karşı masadaydı, bir kulağı Izuku'nun o huzur veren, utangaç sesinde, gözleri de değecek başka bir yer bulamamış gibi onun ellerindeydi.
Izuku'nun içinde yaşadığı fırtınaları kimse bilmezdi. O böyle bir güce sahipti. Saklardı, saklardı ve saklamayı sürdürürdü.
Katsuki o fırtınaları hissederdi. Şimdi de onun içinde sürdürdüğü fırtınaların boğuk sesi kulağına kadar gelmişti. Çocukluktan kalma bir alışkanlıktı belli ki. Gözlerini ondan çekemiyordu.
Yeşil saçlara giden elleri takip etti ateş saçan gözleri.
O eller yaralarla doluydu. Çoğu insanın hayatını borçlu olduğu o eller, yaralarından nefret ediyordu. "Ne kadar saçma." diye içinden geçirdi sarışın. " O yaraların kahramanlığını temsil ettiğini neden akıl edemiyor?"
Yemyeşil ormanları andıran o yemyeşil gözler ateş kırmızısı gözlerine değdiğinde, hafifçe irkildi. Yine de bakışlarını çekmedi. Bu gerilimi, bu ateşli gerilimi hemen bitirmek istemiyordu. Ona baktıkça içindeki bütün kelebekler-ya da organlar?- titriyordu. Bu hissi çok sevdiğini ayrımsayamamak çok da zor değildi.
Önemli olan kabullenmekti..ona karşı yenilecek miydi?
Bekle, bu ne zaman bir rekabete dönüşmüştü?
Gözlerini çekmediği gibi yüzüne de hafif bir gülümseme yerleştirmişti, bu gülümseme, sinsi bir tilkinin avını seçtiğini gösteriyordu.
Bilinçsizce mi hareket ediyordu, yoksa gerçekten bunları yaşıyor muydu hiç emin değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still rivals? [SEKE.]
Random"Birbirimizi becerelim, sonuna kadar dayanan kazanır. Kabul?" "N-ne..?" "Hmm..çok mu ağır geldi sana, 'Deku-kun'?" "..Kabul." *Rival: Rakipler.*