Ve kapı kapandı.
Yutkunamadı.
İkisi de yutkunamadı.
Kapının o sinir bozucu gıcırtısının sesi bile o an çok uzun sürmüş gibi geldi ikisine de. Yankılandı, yankılandı ve yankılandı. İkisi de yutkunmaya çalışsa da yutkunamıyorlardı, o an içinde bulundukları durumun absürtlüğü ikisini de susmaya zorluyordu.
Konuşmaya çalışsalar dahi, ağızlarından ne gibi kelimeler çıkmalıydı ki?
Birbirlerine her gün lanetler savurup, sürekli kavga edip birbirlerinden ölümüne nefret eden iki ezeli rakip şu an bu şekilde, iki küçük çocuk gibi, savunmasız, belki biraz ağlamaklı, belki biraz mutlu, biraz da heyecanlı ve en fazla da sıradaki anda birbirlerinin ne yapacağı hakkında içlerinde taze bir merakla birbirlerine sarmışlardı kollarını. Ellerini hareket ettirmek içi ikisi de karşı koyulmaz bir istek duyuyordu. Yine de inatla hareket etmiyordu elleri. Izuku normalde ne kadar da utanırdı fakat şuan kendini geçmek bilmeyen bir inat ve merak içinde bulmuştu.
Üstelik birbirlerinin gözlerinin içine bakmıyorlardı bile. Bakamıyorlardı.
Zümrüt gözler karşı tarafındaki saate, yakut gözler de sadece yere odaklamıştı bakışlarını.
Bu durumu daha da absürt yapıyordu.
Dengesiz nefes alış verişleri, dengelemeyen, patlayacak gibi atan kalp ritimleriylebirleşip yine sonucunda sessizliğe gömülüyordu. Daha 1 dakika geçmişti bu kolları birbirine sardıkları zamandan beri. Izuku tuhaf bir biçimde artık kendini geri çekmek istese de, yapamıyordu. Katsuki'ye kalsa o zaten hemen bu saçmalıktan kurtulmak istiyordu.
İşte, istemek de yetmiyordu bazen. Merakına yenik düşmüştü bir kere.
Zümrüt gözlü derince bir iç çekti aniden, bunu aslında bu şekilde yapmak istememişti. Sadece çok fazla düşünmüştü ve paniklemişti, bu yüzden fark etmeden iç çekmişti.
Bu minik iç çekişten sonra yanakları kızardı, yine sessizliğe gömülmeye karar vermişti ki sonunda onu saran kollar ve nereyi tutacağını hâlâ bulamamış olan eller yavaşça vücudundan ayrıldı. O eller titriyor gibi gelmişti ona.
Kafasında kurduğunu düşündü.
O da ellerinin iki yanına düşmesine izin verdikten sonra da yine bir boğuk hava kapladı ortamı.
Yakut gözler ona bakıyordu, anlamıştı.
O da usulca zümrüt gözlerini yakut gözlere dikti. Sonra yine kanayan omzuna geldi sıra.
"..B-ben-"
"Sorun değil."
Cümlesini tamamlamasına izin vermemişti sarışın. Buna sevindi çünkü kekeledikten sonra ne diyeceği hakkında pek bir fikri yoktu. Hatta hiç fikri yoktu.
Ancak ayrımsadığı bir şey vardı; Katsuki kekelememesine rağmen, sesi titremişti. Olduğundan daha heyecanlı, daha ince bir ses duymuştu yeşilli.
Belki de çok fazla romantik film izlemişti yine.
"Ne de güzel kafamda kuruyorum ben de." diye içinden geçirdi. "Burada Kacchan'dan bahsediyoruz, adamın önüne dünyanın en yakışıklısı ya da güzeli gelse mimik oynatmaz."
Sonra aklına yine o soru takıldı.
"Acaba gerçekten gay mi.."
Boğuk bir öksürük sesiyle içine düştüğü soru kuyusundan kurtuldu. Katsuki Izuku'nun aklını okumak istiyormuş gibi yine gözlerinin içine baktı, bir şey demedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still rivals? [SEKE.]
Random"Birbirimizi becerelim, sonuna kadar dayanan kazanır. Kabul?" "N-ne..?" "Hmm..çok mu ağır geldi sana, 'Deku-kun'?" "..Kabul." *Rival: Rakipler.*