Sarışın kahkaha atabilecek kadar eğleniyordu içinde bulundukları durumdan. Ona tekrar sorusunu yönelttiğinde ise artık gülmemek için kendini zor tutuyordu. Hem eğleniyordu, hem de heyecan ve zevk karışımı bir his duyuyordu içinde. Izuku'yu bu kadar zor bir durumda bırakmanın ona verdiği haz ilk defa bu denli doruklarına yükselmişti. Zümrüt gözlere karşı koyulamaz bir istekle bakıyor, onun hiçbir hareketini kaçırmamak için gözünü bile kırpmıyordu.
Teklifini gençliğin verdiği tarifsiz heyecan ve anlık bir dürtüyle yapmıştı. Oysaki şimdi içinde bulunduğu durum istediğinden daha da eğlenceliydi.
Bazen anlık bir dürtüyle yapılanlar insanı ya büyük bir acıya sürüklerdi, ya da etkisi ömür boyu sürecek, hatırlandıkça gülümsetecek bir mutluluğa.
Acaba hangisiydi ki?
Zümrüt gözlere bakmaya devam etti, dakikaları saymaya başlamıştı şimdiden. Uzun da sürse cevabını kekeleyerek verecekti ya Izuku, sadece o cevabı duysa bile tatmin olacaktı. Cevap hayır olsa da. Sonuçta yeşil saçlının cevabının hayır olacağından da emindi. Daha da sırıttı düşüncelerini kafasında düzenlerken.
Fakat bu neşesi ve eğlencesi uzun sürmedi. Aldığı cevapla birlikte bütün yüz hatları, elleri de dahil olmakla birlikte kasıldı.
"...Kabul."
Ses kendinden emindi, zümrüt gözler onun gözlerini tam da içine bakıyordu şimdi. Sesi gerçekten de tok çıkmıştı, oysa sarışın onun kekeleyeceğinden adı kadar emindi.
Saçları kır kokan, gözlerinde derin ormanlar saklı bu masum çocuğa ne olmuştu böyle?
Kendini toparlaması sadece birkaç saniye sürdü. Ama bu ona nerdeyse birkaç dakikaymış gibi geldi. Gözlerini açıp kapatmıştı bu süre zarfında. Bunu bile çok yavaş yapıyormuş gibi hissetmişti, Zümrüt gözlerdeki derin ormanların sesi kulaklarına dolmuştu sanki. Sonunda o da zümrüt gözlere karşılık verebildi.
İşi hale lehine çevirebilirdi.
Kocaman sırıttı:
''Vay, sonunda kabul ettin demek. Bu kadar cesur olmanı beklemiyordum.''
Kelimeleri ağzından dolu dolu bir şekilde, zevkle çıkıyordu. Seks yapmak o kadar da sorun değildi.
Sorun bile değildi.
Sohbeti nasıl sürdüreceğini bilemediği için tam da tekrar konuşmak için ağzını aralamıştı ki, zümrüt gözlünün kıkırtısı doldurdu kulaklarını.
''Pekala..P-pekala..''
Kekelemesiyle sarışın sırıttı. Demek ki o kadar da cesur değildi.
Yani, düşündüğü kadar değildi.
Daha da cesurdu.
Yavaşça ona doğru yürüdü Izuku. Yavaş ve emin adımlarla. Yürürken zümrüt gözlerini ateş saçan gözlerden ayırmıyordu.
Katsuki buna şaşırsa da, pek belli etmeden ona yürüyen bedeni sessizce, hiçbir şey diyemeden, ki bir şeyler demesi gerektiğini de biliyordu, merakla izledi. Heyecanlanmıştı, nefesi, hızlanmıştı, sanki, sanki..
Sanki ateşler içindeymiş gibiydi. Vücudunu saran bir ateş, göğüs kafesinde deli dolu bir kalbi ve konuşması gerektiğini bilse de inatla aralanmayan dudakları vardı. Derince, titrek bir nefes verdi.
Kontrolü kaybediyor gibi hissediyordu.
Bu, tanıdığı, bildiği Katsuki değildi. Kendinde olmadığını anlamıştı, ona odaklanan zümrüt gözlere baktığında içine dolan, konuşamamanın verdiği acizliği ayrımsadığı anda kendinde olmadığını anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still rivals? [SEKE.]
Random"Birbirimizi becerelim, sonuna kadar dayanan kazanır. Kabul?" "N-ne..?" "Hmm..çok mu ağır geldi sana, 'Deku-kun'?" "..Kabul." *Rival: Rakipler.*