Mei için oyun vaktiydi. Sahilden tanımadığı diğer iki kişiyle oyun alanına doğru yol almıştı. Alanda da onlardan hariç üç kişi vardı ve kayıtlar kapanmıştı. Mei'nin içten içe sinir olduğu o ses yankılanmıştı. "Oyun adı, Blöf. Zorluk derecesi karo beşlisi. Oyunu kazanma koşulu, 156 iskambil kartıyla blöf oyunu oynayacaksınız. Oyunu başlatacak oyuncu, ortaya en az iki kağıdı kapalı şekilde koyar. Ardından bu kağıdın ne olduğunu diğer oyunculara duyurur. Örneğin, bir vale. Oyuncu gerçekten bir vale koymuş olabilir veya blöf yapmış olabilir. Artık sıra, kağıdı atan oyuncunun sağında oturan kişiye geçmiştir. Bu kişi kağıdın blöf olduğuna inanıyorsa kağıdı açar ve gerçekten blöf yapılmışsa, blöf yapan kişi tarafından geri alınır. Oyunu devam ettirme hakkı blöf gören oyuncuya geçer. Kartları ilk biten kişi kazanır ve kalan oyuncularla diğer tura geçilir. En son kaybeden iki kişi elenir ve oyun biter. Her karttan on iki tane vardır. Tüm turlar bitmeden kazanan oyuncular oyun alanını terk edemez. Rakiplerin kartlarına hile yaparak bakmak yasaktır. Süre sınırı yoktur. Yeterli yiyecek sağlanmıştır."
"Ah, hiçbir şey anlamadım." ellerini saçlarından geçirirken konuştu yabancı oğlan. Mei söze girdi. "Yani bu oyun analiz oyunu. Rakibinin yalan söyleyip söylemediğini anlaman gerekiyor. Ayrıca açılan kartları da takip etmelisin ki kimin blöf yapıp yapmadığını anlayabilesin. Kulağa eğlenceli geliyor."
Hepsi yuvarlak masayı çevreleyerek oturduğunda bellerine kemer bağlandı. Artık kazanmadan buradan kalkmaları imkansızdı. Kartlar dağıtılmış bir şekilde duruyordu. "Ah, neden üç desteyle oynadığımızı anlıyorum. Ne kadar çok kart olursa kontrol etmek o kadar zor olur." dedi Mei. Oyun başlama sesi duyulmuş ve Mei kartlarını açmıştı. Şimdi elinde olan aynı kartları bir arada toplamaya çalışıyordu. Sıra çabucak ona dönmüştü ama kimse kimsenin kartını açtırmamıştı. Mei harakete geçmeliydi. Ortadaki kartlar birikiyordu.
Solunda kalan kadını inceledi, mimiklerini okumaya çalıştı. "Dört vale." diyerek dört kartı ortaya attı kadın. Mei kartlarına baktı. İki vale kendisindeydi. Şimdiye kadar dört vale de ortaya atılmıştı. Eğer önceki atılan dört vale doğruysa, bu kadına dört valenin aynı anda gelme olasılığı binde yedi civarındaydı, bu kadın daha önce de dörtlü kart atmıştı ve iki takımdan kartların ayrı ayrı dördünün de kart dağıtılırken aynı kişiye gelme olasılığı on binde yediye çıkardı. Mei kadına baktı, ellerini birbirine yaklaştırmış neredeyse haraket etmiyordu. Ama aksine bacaklarından birisini aşırı sallıyordu. Bu stres ortamında bu normaldi ama ellerini özenle sabit tutması yalan söylediğinin işaretiydi. Mei risk aldı. Eğer yanlış tahmin ederse ortadaki yetmiş kart ona gelebilir ve bu turun kazananı olamayacağını garantilerdi. "Blöf." dedi. Kartlara bakmasına gerek yoktu. Kadın çoktan çığırmaya ve ona yanıldığını söylemeye başlamıştı. Mei kartları açıp bakmıştı. İki vale iki kupa üçlüsüydü. Bütün kartlar kadına gitmişti.
Üç tur daha döndükten sonra Mei son altı dört kartıyla bakışıyordu. Sıra ona geldiğinde sesi titreyerek "Dört as." dedi ve kartlarını ortaya bıraktı. Elleri titriyordu.Sağındaki oğlan ona baktı ve kendinden emin bir şekilde "Blöf." dedi. Mei gülümsedi ve oğlanın kartları açışını izledi. Gerçekten dört as atmıştı. Mei artık sıra ona geldiğinde kazanacaktı. Son iki kartı kalmıştı ve ikisi de aynıydı. Ve sonunda ses yankılandı. "İlk turun kazananı Suzuka." Mei'nin kemeri açıldı ve masadan olabildiğince uzağa geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll Never Forget
Fanfiction"Yıldız kayıyor, bir dilek dile." "Seni asla unutmamayı diledim." "Dileğini söylersen gerçek olmaz derler."