Yavaşça kafasını lavanta kokan yastıkta gezdirdi. Gözlerini açmadan burnuna dolan o mis gibi kokuyu içine çekti. Bebekler gibi mışıl mışıl uyumuştu! Uzun zamandan beri uyuduğu en rahat ve en huzurlu uyku diyebilirdi. İçeriye giren güneş ışığı Duru'nun yüzünde oynaşmaya başlayınca gözlerini açıp cama baktı. Nerede olduğunu bilmiyordu hangi şehirde? Belki de ülke dışındaydı.
"Yok canım o kadar da değildir!" Diye söylenip yatakta güzelce bir gerildikten sonra doğruldu. Sırtını yatağın başlığına dayadı.
"Ne kadar tuhaf iki gün önce neredeydim, şimdi neredeyim! Acaba kurtuldum mu? Yoksa başka bir bataklıkta boğulacak mıyım?"
Duru bunları düşünürken kapı çaldı. Üzerindeki pikeyi boğazına kadar çekip sağa sola bakınıp ne yapacağını şaşırdı. Kapı tekrardan çalınıp arkasından Salih'in sesi geldi."Duru hanım, benim Salih müsaitseniz içeriye gireceğim! "
"Şey... Evet müsaitim girin."
Kapının kilidini çevirip kapıyı açan Salih odaya adımını attı. Duru'nun yataktaki koza halini görüp onu daha fazla rahatsız edip bunaltmadan "Kahvaltıyı buraya mı getireyim yoksa büyükhanımla birlikte mi yaparsınız?" Diye sordu.
"O kahvaltıya indi mi?"
"O derken... Şey anladım! Yok efendim, beyefendi odasında yapacak kahvaltısını."
Duru tek başına büyükhanımla kahvaltı yapmayı göze alamazdı.
"O zaman ben de odada yapayım"
"Tamam o zaman siz hazırlanın ben de kahvaltınızı getireyim"
dedi ve hızla dışarı çıktı.Duru da zaman kaybetmeden hemen yataktan kalkıp banyoya yöneldi.
Dün akşam Salih'in getirdiği çok şık ve kaliteli eşyalara bakıp içlerinden Şarap kırmızısı balıkçı yaka kaşmir bir kazak, siyah düz kesim kumaş bir pantolon seçip giyindi.
Saçlarını sıkıca arkasında topuz yaptı. Hazırdı artık. Banyodan dışarı çıkıp balkon kapısına doğru yürüdü.
Dışarısı Mart ayına göre oldukça güneşliydi. Kapıyı açıp dışarıya çıktı. Adımını atmasıyla ürpermesi bir oldu. Ne yazık ki güneşin parlaklığı soğuk havaya bir etki etmemişti. Dışarısı hala kıştı...
Öğlen olmasına çok az kalmıştı. Salih kahvaltıyı getirmiş. Daha sonra da tabakları almak için gelmişti. Tek kelime konuşmadan da gitmişti. Saatlerdir bu odadaydı ve kimse yanına gelmemişti.
Özellikle evsiz. Bir saat sonra evlenecekti. O tanımadığı bilmediği bir adamın karısı olacaktı. Acaba sözleşmede neler yazıyordu. Hangi şartlar vardı. Bu bilinmemezlik onu çok fazla geriyordu. Elleri buz gibiydi. Bir an önce her şey bitip gitseydi akşama kadar evine geri dönerdi herhalde.
Kapının tıklanıp açılması düşüncelerinden uzaklaşmasını sağladı.
Gelen Salih'ti.
"Duru hanım sizi bekliyorlar. Benimle gelin"
Salih'in peşine takılıp odadan çıktı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sözleşme için sizi bekliyorlar."
"Burası neresi?"
"Büyükhanımın evi?"
"Evet, geçekten çok aydınlatıcı oldu açıklaman" dedi.
Bu ketum adamdan bir kelime alamayacağını anlayınca adımlarını onun gibi hızlandırdı.
Yürüdüğü yerleri inceledikçe merakı daha da çoğalıyordu. Nerede nasıl bir yerdeydi? Uzun bir koridoru geçtiler aralıklı kapıların yanından geçip merdivenlere ulaştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri Sevdam
RomansaHata yapmanın bedelini ödemek zordur ama daha zor olanı bir başkasının hatasının bedelini ödemek... Servet Saygınoğlu... Ne idiği belli olmayan gizem dolu evsiz bir adam, başındaki dertlerden muzdarip hayata tutunmaya çalışan g...