Yoo kanka ne alaka

147 6 19
                                    


Millie: Günaydınn (06.30)

Sarı: Günaydın da ne bu erkencilik (06.35)

Millie: Yeni mi uyandın?

Sarı: Evet senin bildirim sesinle beraber uyandım 🫶

Millie: DKSDMWLDLLDLD

Millie: Geç kalabilirdin ama

Sarı: Dersler 8 de başlıyo Potter

Millie: Saat kaç ki

Millie: Lan saat altıymış hay amk ben 7 buçuğa kurmuştum

Sarı: Mal

Sarı: Neyse olsun erken kalkmak iyidir

Millie: Pozitif oluyoruz

Sarı: Enercimiz yüksek olsun

Millie: YA BU NİYE BU KADAR SEVİYESİZ BİR KONUŞMA OLDU

Sarı: NE BİLEYİM ENERCİ NALAKA AQ YA DÖNSMDMSMSLAMSÖDLDL

Millie: GERİZEKALI ENERCİ DİYEN SENSİN MDNSNSKLALWLDKD

Sarı: Sabah sabah güldüm

Millie: Bende

Millie: Hermonie'yi uyandırmamak için  sessiz kahkaha attım

Sarı: Vay interesting

Millie: Tabi

-

Telefonu kapatıp göğüsüme koyduktan sonra hala gülüyordum. Yataktan kalktığımda telefonumu şarja taktım ve daha vakti olduğu için duşa girmeye karar verdim.

Duştan çıktıktan sonra kıyafetlerimi giyip makyaj masama oturdum. Saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra topuz yaptım ve yüzüme geçtim. Nemlendirici sürüp göz altıma kapatıcı uyguladım ve kirpiklerime rimel sürdüm, en son olarak dudağımla neredeyse aynı renk olan dudak kalemini çekip boyadıktan sonra acıktığımı hissederek ayaklandım.

Hermonie'yi kaldırdıktan sonra çantamı aldım ve kapıya ilerledim "Ben kahvaltıya iniyom acıktım, sende hazırlan gel."

Yatakta hala yatarken beni gördüğünden bile şüphelendiğim bir halde kafasını salladı.

Kahvaltıya giderken Harry ve Ron'u kaldırmak için erkek yurduna gidiyordum, hatta belki orda Draco'yu da görürdüm. Umarım görürdüm.

Harry ve Ron'un odasına ilerlerken birden biri saçımı karıştırdığında irkilerek arkama döndüm.

"Ah korkuttum mu? Pardon ya" dedi Draco sırıtarak. Ne kadar şu an sırıtmak İstesemde kızgın yüzümü korumaya çalıştım.

"Arkamdan gelirsen tabi korkarım" dedim kızgınlıkla.

"Sen saçlarını kurulamadın mı niye bu kadar ıslak" dediğinde kaşlarımı çattım "Yo nemli sadece" dedim.

"Kızım mal mısın hasta olucaksın hava da zaten rüzgarlı. Algın mı yok kör müsün bilmem ama bu saçın kurulanması lazım."

Sırıtarak "Sen benim için endişelendin mi ya" dediğimde dudağını büzüp "Çoook" dedi.

Ona bakıp bu tatlı haline güldükten sonra yüzümğ buruşturdum "Of ya ben burdan ta bizim yurda gidip odaya mı gitçem şimdi" dedim oflayarak "Yok uğraşamam kalsın böyle bişi olmaz"

Draco bana bakıp kaşlarını çattı "Ya olmaz diyorum, hasta olucaksın diyorum. Gel benim odam burda iki dakika kuruturuz saçını."

İçim ne kadar istesede "Saçmalama ya zahmet vermiyim sana."

"Ben istiyorum gelmeni zahmet olmaz gel." Dediğinde tereddütte olduğumu gösteren yüz ifademe takındım.

"Zorla mı götüriyim" dediğinde güldüm. "Tamam tamam geliyorum."

Odasına doğru giderken aramıza gergin bir sessizlik girdi. Sessizliği bozma amaçlı "Bugün hangi derslerin var?" diye sorarken aynı anda aynı soruyu sormuştuk.

İkimizde gülmeye başladığımızda "Enercimiz bugün aynı desene" diyince sabahki olay aklıma gelip daha çok güldüm.

Güldükten sonra ona döndüğümde göz göze gelmiştik, beni izlediğini farkettiğimde kızarmamak için dişlerimle dudağıma baskı yaptım.

"Ne bakıyon öyle" dememle güldü ve önüne döndü. Omzuna yumruğumu geçirdikten sonra "Söylesene bir şey mi var yüzümde"

"Var" diyince gözlerin açıldı. Ay nolur güzellik var desin diye manifestlemeye çalışırken "Yanakların kızardı da" demesiyle gözlerimi birden ondan çekip karşıya baktım. "Sıcak" diyebildim olayı geçiştirmeye çalışırken.

"Sıcak, evet" dedi gülerek.

Hay Millie ben senin yüzüne sıçayım.

Draco'nun odasına geldiğimizde kapıyı açıp ilk benim geçmem için işaret etti. Ben içeri girince arkamdan o da girip kapıyı kapattı ama o sırada ben odasını inceliyordum. Her odada ki gibi iki kişiye ait köşeler vardı ama bu oda sanki bir kişininmiş gibiydi. Bildiğim kadar Blaise Zabini ile aynı odayı paylaşıyorlardı, tarzları ve zevkleri neredeyse aynı olmalıydı ki bu oda böyle olsun.

Posterlere göz gezdirirken gözüme elektronik gitar çarptı. Daha çok siyah baskın olsada kırmızı rengi de olan bu gitar aşırı ama aşırı mükemmel gözüküyordu.

"Oha gitar mı çalıyorsun" dediğimde güldü ve "Evet" dedi.

"Niye okul grubunda değilsin?"

"Şu an sen ve Blaise hariç kimse bilmiyorda ondan"

Şok olup "Nası ya" dediğimde yüzümdeki ifadeye güldğ.

"Kimseye söylemedim hobi olarak çalıyorum" dedi "Ha bide Pansy, bide annem babam falan filan işte çok kişi bilmiyor"

"Çalsana bi ara bana" dediğimde güldü.

"Çalıyım, sana."

Arkamdaki yastığı alıp kafasına fırlattıktan sonra güldüm.

"Ben kurutma makinesini getiriyim" lavaboya girdiğinde bende biraz daha odayı incelemeye koyuldum. Çekmecelerin olduğu yerde bir resim dikkatimi çekmişti. Küçüklük fotoğrafıydı, fotoğrafta Draco olduğunu tahmin ettiğim çocuk ve yanında kolunu attığı koyu tenli çocuk.

Büyük ihtimalle Zabini'ydi. Bide yanlarında utanan kız vardı o da Parkinson olmalıydı, üçü de çocukluktan arkadaştı demek ki.

Arkamı döndüğümde Draco lavabodan çıkmış ve fişi takmaya gidiyordu. Yanına gittiğimde yatağa oturmamı işaret etti.

"Kurulama mı ister misin? Yoksa sen.."

Gülümseyip "Farketmez" dedim. Gözlerini devirip arkamı dönmemi işaret etti.

Döndüm ve beklemeye başladım. Makinayı çalıştırıp saçlarıma doğru yöneltti ve kurutmaya başladı. Saçlarımı kurutmak için elleriyle destekliyordu dokunuşları ise çok yumuşaktı. Her saç ayırışında içim titriyor ve sanki karnıma bir his çöküyordu.

Bu yoksa hoşlandığın için miydi? Ypk be biz sadece arkadaştık, arkadaş olmaya çalışıyorduk o kadar.

Öndeki saçlarımı aldığında başımı bira arkaya çekip yatırdım.

Draco Millie kafasını yatırdığımda yüzünü görebiliyordu. Kokusu burnuna gelen yumuşak güzelim saçlarını kuruturken yüzünüde inceliyor ve beklerken ki durgun yüzüne bakıyordu. Millie çok güzeldi ama hiçbir kızın yüzüne böyle bakmamıştı. Belki Millie dünya güzeli değildi ama Draco için kesinlikle galaksi güzeliydi.

Saçlarını kurutması bittiğinde dudağını büktü. Hala saçlarıyla oynamak istiyordu ama bilmiyordu ki Millie de onun saçlarıyla oynamasını istiyordu.

-

Koyu fan // TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin