Anneme bir yalan söyleyip apartmandan dışarı çıktım. Onu her yerde arıyordum fakat bulamıyordum. Onu defalarca aramıştım fakat telefonu kapalıydı. Hızlıca koşuyordum sanki onu kaybedecekmişim gibi. Çok korkuyordum onu kaybetmekten. O olay aklıma gelmişti. Annemlerin bensiz dışarı çıktığı o gün ve onları toprağa gömüşüm. Ağlıyordum her yer bulanıklaşmıştı. Diz üstü yere çökmüştüm. Ellerim titriyordu. Birşey yapamıyordum. Elimi yumruk yapıp kalbime vurmaya başladım. İçimdeki şeytanımla tartışmaya başlamıştım.
"Aptal aptal Jimin'i kaybettin. Ailen gibi onu da toprağa gömüceksin"
"Kaybetmedim. Kapa çeneni. Sus!?"
"Doğruları duymaya katlanamıyorsun değil mi?"
"Hayır defol git beynimin içinden. YETER, yeter, yeter"
Saçlarıma sarılmıştı bu sefer ellerim. Biri elini elimin üzerine koymuştu.
"Jimin özür dilerim birdaha asla seni bırakmayacağım"
Ona sarılmıştım. Ellerini yolduğum saçlarımın üzerine koymuş ve okşamıştı. Beni kucağına almıştı. Onun göğsünde kokusunu çekerken bu kokunun Jimin'e ait olmadığını farkettim. Fakat kime ait olduğunu çözemiyordum. Evine gelmiştik. Beni yatağına bırakmış üstüme yorganı örtmüştü. Benim de yorgunluktan dolayı gözlerim kapanmıştı. Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu sorguladım. Duvarlar simsiyahtı. Çıplak kadın fotoğraflarıyla doluydu her yer. Odaya girdiğinde gözlerime inanamadım.
"Bay Min...
"Efendim Hoseok"
"Ne oldu bana?"
"Bir nöbet geçirdin ama şu an iyisin"
"Annemler beni merak etmiş olmalı"
"Merak etme onlara olayı anlattım. Gelmek istediler fakat ben izin vermedim"
"Bugün okul vardı. Keşke uyandırsaydınız"
"Aklıma gelmedi kusura bakma"
"Sorun yok. Benim gitmem lazım"
"Kahvaltı yapsaydın"
"Bay Min...
"Ne oldu?"
"Taehyung geldi mi?"
"Uzun boylu bir oğlan seni sordu. Ben de şu an evimde dedim. Söyleyeceklerimi dinlemeden çekti gitti"
"Yaptıklarınız için teşekkür ederim. Size çok minnettarım"
"Önemli değil Hoseok. Sen babanın bana bir emanetisin. Lafı bile olmaz"
"Görüşürüz Bay Min"
"Görüşürüz Hoseok"
Hızlıca apartmandan çıktım. Onu aradım fakat bana cevap vermiyordu. Her tarafa bakmıştım. Yoktu işte yoktu. Kafayı yiyecektim. Bana sormadan niye beni yargılıyordu? Doğru bana da bir adam sevgilin burada dese direkt ortamı terk ederdim. Sonunda aramama cevap vermişti.
"Ne var Hoseok?"
"Taehyung büyük ihtimalle telefonu yüzüme kapatmak isteyeceksin. Ama ben yine de söyleyeceğim"
"Konuşacak birşeyimiz yok. Senin beni aldatman dışında"
"Okula geliyorum. İstersen beni dinleme görmezden gel. Ama herşeyi yanlış anlamışsın"
"Sakın okula gelme! Seni istemiyorum"
Telefon yüzüme kapanmıştı. Sinirle okula doğru yol almaya başladım. Nasıl bana güvenmezdi? Ben onun için plastik bir bebek miydim ki bana böyle davranıyordu? Bu sefer beni dinleyecekti. Bu ilişkinin diğer ilişkilerimden farklı olmasını istiyordum. Beni dinlemesini sağlayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teacher love // Vhope
Fanfiction29 yaşındaki Kim Taehyung 18 yaşındaki öğrencisi Jung Hoseok'u deliler gibi arzulamaya başlar. "Ihhm bekle güzelim ilk önce kendine dokunmanı istiyorum. Seçtiğim kıyafetlerle çok seksi olacaksın. Acı çekmeni zevkle izleyeceğim"