ağladım senin için ilk defa

18 3 0
                                    

     Bitmişti. Hiçbir şey yaşanmamış gibi, daha öncesinde kimse kimseyi kovalamamış gibi bitmişti. Karşılıklı anlayış ve tükenmişlik ile; bencilce bitmiş, bitirilmişti. Sorun değildi, alışkındım. Hâlihazırda ne umudum vardı ne inancım, çoktan masadan kalktığım bir kumardı.

     Yine de yasımı tutacaktım, düştüm yollara. Seni görmeyi delicesine umduğum o şekilsiz yollara. Onun tarafından beğenilmeyen her şeyi giymiş, kuşanmış; yürüdüm yollarda benliğimi özgürce yaşarken. Yas için midir, sevdiğim için mi, bilinmez; simsiyahtım tepeden tırnağa. Sallandı zincirlerim ben topuklarımı asfalta sertçe vururken; şıngırdadılar, araba ve insan seslerine karıştı şıngırtılar. Neyi aradığımı bilmiyordum, rotam yoktu. Ruhumun derinlerinde devasa bir boşluk hissediyordum, belki bir şey bulurdum caddelerde. Derken! Hiç beklenmedik ancak çokça sevilen, delicesine özlenen bir yüz dağıttı düşüncelerimi. Kavrulmuş kahve renginde, bukle bukle saçların süslemiş omuzlarını. Saç tutamlarının altında haki tonlarında, keten bir gömlek. Kolları kıvrılmış, zaten ihtişam ile göz kamaştıran silüetini güzelce ışıklandırmış. Bej renginde, salaş kesimli pantolonun savruldu her adımınla; kahverengi, deri kemerin göz kırpıyordu bana. Rüzgârla uçuştu bakmaya doyamadığım saçların, büyüleyici kokun karıştı kalabalığın arasına.

     Kaş ile göz arasında kaybettim seni, figüranların arasında yitip gittin. Telaşla seni aradı bakışlarım, yoktun. Bir sanrı misali kayboldun. Gerçektin; hissetmiş, gözlerimle her bir ayrıntının tadına bakmıştım. Başımın dönmesi ve mideme giren o tatlı kramp hissi bir hülyadan kaynaklanamazdı.

     Kabullendim. Kabullenmesem de bir anlamı yoktu, sonuçta bir kez daha kaybetmiştim seni. Ne olacağını umuyordum ki? Bir anda beni fark edip yanıma gelecek hâlin yoktu, bana bir kez olsun gülümsemezdin. Benim suçumdu; bile isteye reddetmiştim, ellerimden kayıp gitmene izin vermiştim. Yoktun artık, bir daha da olmayacaktın. Kabullendim; ben kabullenene kadar batmakta olan Güneşin turuncu ışıkları gözlerimi incitmeye başladı, sahilde buldum kendimi. Meltem uçuşturdu saçlarımı, sıcak kumlara ilerledim. Tenimi yakan zemine oturduğumda emindim; iki ay sonra yeniden seni bulmuş, göz göre göre yeniden yitirmiştim seni.

     Koşulsuz sevgini yitirmiştim aslında, koşulsuz güvenini ve yaşattığın güzel anları, hepsini birden kaybetmiştim. Deniz köpürdü, dalgaların çığlıklarıyla şekillendi düşüncelerim. Sensiz yolumu bulamazdım; akıntıya kapılır giderdi yıkık dökük gemilerim, içimdeki fırtınanın hırçınlığında paramparça olurlardı. Gözlerimi yumdum o fırtınayı yaşarken. Geçmişimi ateşe vermiştim, gönlümü dağlamıştım uğruna. Turuncu Güneş kirpiklerim arasından sıyrılıp geçti, gözbebeklerimle dans etti. Vücudum yandı tutuştu altın kumların üstünde, yaslanabileceğim bir destek aradım. O tanıdık, içimi hoş eden kokuyu duydu burnum. Amma kaptırmıştım kendimi düşlere. Öyle ki beynim hayallerimi gerçekle karıştırmış, yoktan duyular üretir olmuştu. En azından o an öyle olduğunu zannetmiştim.

     Oldukça yakınımda birkaç adım sesi duydum, gözlerimi açmadım. Sesin kaynağı gelip geçen yabancılardır sandım, yalnızlığımla mutlu olmaya çalıştım. Ta ki adımlar yanımda durup hareket etmeyi bırakana kadar. Düş bulutlarım dağılıverdi, açtım gözlerimi. Sen gelmiştin. Yanımda dikilmiş, benimle denizi izliyordun. Henüz atlatabildiğim karın ağrısı yeniden buldu beni, hem heyecan hem de huzurla doldu yüreğim. Hiçbir şey söylemedik, konuşmamıza gerek yoktu. Yan yana oluşumuz birbirimize olan sevgimizin, hasretimizin en büyük işaretiydi. Ne var ki özlemiştim sesini. Sana bir şey söylemeliydim, cevaplamak zorunda kalacağın bir şey. Dudaklarımı araladım ancak tek bir hece çıkmadı ağzımdan, sesim rüzgârın peşine takılmış, uzak diyarlara uçup gitmişti adeta. Kapattım ağzımı; söyleyecek bir şeyler düşünmek bir yana, sesimi kullanasım bile yoktu. Sürekli şekil değiştiren bulutları izledim öylece. En azından kokunu aldığım için, en azından yanımda olduğun için mutluydum. Sen ise ilk sözü söyleme yükünü bana yıkmak istememiş, gür ancak yumuşacık bir tonla konuşmuştun.
     "Seni çok özledim."

yue'nin kısalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin