Bir hiçlik duygusuydu onu saran. Tam olmamışlığıydı, ne annesi- babasıyla, ne kardeşiyle tam olamayışı. Aslında kardeşine kızamıyordu, o da bilmiyordu sevmeyi, sevilmeyi o da bilmiyordu, yeni yeni öğreniyordu Veysel ile gerçek sevginin ne olduğunu.
Elif ondan öncesini düşünmeden edemedi. Ölüme en yakın olduğu bu anda yeniden çocukluğunun geçtiği o soğuk evdeydi. En yalnız hissettiği andaydı. Annesinin o ve Cemile sanki hiç yokmuş gibi bırakıp gittiği o günde.
O günden sonra hep nefret beslemişti onlara karşı, ondandı belki cehennemi olan o kasabaya geri dönmüştü yıllar sonra, her şey o cehenneme dönmemek içindi oysaki
.....................................
Dönme dolabın kabinleri yavaş yavaş dönerken, Cemile de başını sevdiği adamın omzuna yaslamıştı.
"Veysel..."
sesi o kadar düşünceli çıkmıştı ki Veysel ona bakmadan önce uzunca öptü
"Efendim Cemile'm" dedi birden. Cemile bir an gülümsese de hemen eski ciddiyetine dönüvermişti.
"Çok yakınsınız abinle. " dedi.
"Öyleyiz evet." dedi Veysel. Konunun nereye geleceğinden habersiz.
"Peki nasıl, yani şey... " dedi Cemile söyleyeceği cümleyi seçmeye çalısırken.
"Annem ve babam bizi bırakıp gittiğinde ikimiz de bir şeyleri anlayacak yaşta değildik belki" dedi Cemile gözlerinden yaşlar akarken.
"Ama insan hissediyor Veysel.." dedi hıçkırıklarını tutamayarak.
"İnsan sevilmediğini hissediyor. Annem ve babam sadece birbirlerini değil, bizi de sevmediler." dedi göz yaşlarını silerken.
"Çocuktuk, ama o günden sonra ikimizin de içinde büyük bir şey öldü." dedi Cemile. Bakışları kararmıştı sanki.
"O çocuk halimizle uzaklaştık birbirimizden, oyun oynamaz olduk. Kaçıyorduk sürekli birbirimizden." dedi tekrar ağlamasını durduramazken.
Veysel hiçbir tepki vermeden sadece dinliyordu Cemile'yi. Çünkü tek kelime söylerse anlatamayacağını, içine atacağını adı gibi biliyordu.
"Ablamla hep, sen ve abin gibi bir ilişkim olsun istedim biliyor musun ?" dedi Cemile. Sesi soluyordu sanki.
"Ama kimsesizdik biz, düşünmemize bile izin vermediler. Birbirimizi anlamamıza izin vermediler. Zaman geçti, büyüdük. Ama hiç adım atamadık birbirimize."
"Ben.. Ben.. " dedi gözyaşları şiddetlenirken.
"O ingiltereye gitti, bense mahallede tek kaldım. Bütün kasabalının gözü üstümdeydi, herkes bana bakıp bir şeyler fısıldayıp duruyordu. Ve ben hiç olmaması gereken bir şey yaptım. Bilmiyordum ki Sevilmek nasıl bir şey .. Beni sevdi sanmıştım... Sonra o da bir anda uçtu gitti. Sanki ben hiç var olmamışım gibi."
"Ben ablama yıllar sonra o gün sarıldım, seninle konuştuktan sonra.." dedi Cemile..
"Sen benim içimdeki en büyük boşluğu gösterdin bana Veysel. Ve ben şimdi o boşluğu nasıl dolduracağımı inan bilmiyorum. "
"Çok basit" dedi Veysel gülümseyerek.
"İçindeki sevgiye odaklanacaksın sadece. " dedikten sonra güldü.
"Bu abimin tavsiyesiydi. Ben de bazen bunu başarabildiğimi düşünmüyorum , yani korkumu devre dışı bırakamıyorum. Ama sen yapabilirsin. Sadece ablanı ne kadar sevdiğini düşünüp, sarılamadığınız her gün için sarılırsın ona." dedi Veysel