Öncelikle hikaye ile alakalı söylemem gereken bir şey var, bu bölüm bazı arkadaşlarımızın beklentisini karşılayamayabilir, ama bu hikayede çok aşk, meşk olaylarına girmeden,iki kardeşin birbirini iyileştirmesi üzerine bir kurgu var. ( Aşk da olacak tabii, ama çok az (🤏 kadarcık ☺) Bunu bu önizlemede daha iyi anlayacağınızı umuyorum. Keyifli okumalar dilerim.
45.Bölüm
İnsan en çok neye ihtiyaç duyar diye çok sordum kendime, çok okudum, cevabı kitaplarda aradım çoğu zaman, kaçmam, uzaklaşmam gereken bir hayatın içine doğmuştum çünkü. Ailemi sevsem de kaçmak istedim hep. Çünkü ben hiçbir zaman kendimmiş gibi hissedemedim bu hayatta. Yürüdüğüm o yollarda karşıma çıkanlar oldu, Yüreğimde yer edinenler de .. Ama ben çok geç anladım.. İnsan kendi yüreğindeki yarayı başkasıyla saramazmış.. Sarmaya çalıştıkça hem kendi yarasını kanatır, hem de merhem olarak gördüğü insana hayatı dar edermiş.
Normal şartlarda aşk ararmış insan, sadece sevgi beklermiş, ilgi beklermiş, fazlası gerekmezmiş. Ama yüreğinden yaralı olanlar .. İşte onlar aslında bir aşk değil, bir merhem ararmış kendine. Bazen bulamadığı o aidiyet duygusunu, bazen neredeyse hiç görmediği babası yerine koyacağı birini.. Aşık olmazmış aslında, onu eksiğini kapatacak bir puzzle parçası olarak görürmüş.. Ama gel gör ki öyle olmazmış... Çünkü her puzzle parçası farklı farklı, bir insanın açtığı boşluk, başka bir insanla nasıl dolar ki?
Ben Elif , Duyguları, düşünceleri, mantığı ve aşkı arasında bir kapana kısılmış olan, kaçtıkça kaçan, ama bir adım ileri gidemeyen Elif. Dünyanın bir ucuna gitse de geçmişi yakasını bırakmayan Elif. Ben bu hayatta tek bir insana aşık oldum. Tek bir insanın yanında gerçekten kendimmiş gibi hissettim.. O da sensin.. Ama biliyorum, benim yaralarım sadece beni değil, seni de yaralayacak.Biliyorum, bana merhem olmak isterken aslında kendini feda edeceksin. Bizim yolumuz kesişti, iyiki de kesişti. Belki de ikimizin de en büyük dayanağı, en büyük sızısıydı karanlık kuyulardan çıkaramadığımız kardeşlerimiz, bizleri bir araya getiren de onlar değil miydi zaten?...
Ama bir söz verdim kendime , eğer günün birinde kendi yüreğimdeki yaraya merhem olabilirsem, gerçekten iyileşebilirsem, o zaman geleceğim yanına, en saf, en temiz halimle. İyileştirmen gereken bir yara olmamak , sadece seveceğin kadın olmak için yapıyorum bunu.. Beni anlayacağını biliyorum Kenan. Çünkü seninde yüreğin en az benimki kadar yaralarla dolu...
Aşk yetmez bazı yaraları kapatmaya Kenan. Bak Cemile'ye.. Veysel'i hâla seviyor, ama olmaz , ikisinin de bir merheme ihtiyacı varken birbirlerine iyi gelemezler. Gelemiyorlar da zaten. Ne Cemile iyileştirebiliyor Veyseli. Ne de Veysel iyileştirebiliyor Cemileyi...
Kim bilir, belki günün birinde yeniden kesişir yollarımız , hepimiz içimizdeki yaralardan kurtulmuş oluruz. Artık birbirimizi tamamlayan puzzle parçaları haline geliriz zamanla...
Veda etmeden birden gittiğim için beni affet, ama yapamazdım, yapamazdık. Veda etmeye çalışsak gidemezdik, hepimiz daha çok yaralanırdık.. Ne olur affedin bizi, sizi çok seviyoruz.
Bizi Hep güzel hatırlayın, çünkü biz sizi hep öyle hatırlayacağız..
-Elif
Kenan gelen uzun mektuba uzun uzun baktı, defalarca okudu. Gözlerinden firar eden yaşı elinin tersiyle sildikten sonra Kardeşinin odasında olmasını fırsat bilerek mektubu tekrar zarfına koyup ceketinin iç cebine yerleştirdi.