2.4

2.9K 486 310
                                    

Minho dövme salonunda müşterileri ile ilgilenirken Felix de bir başka odada piercing için duruyordu. Dövme kalemini bırakıp kendini deri kanepeye attı Minho, direkt cebindeki telefonunu çıkarıp Chan ile mesajlaşırken çok geçmeden kapı açılmış, içeriye müşteri girmişti.

Bakışlarını telefondan kaldırdığı gibi gördüğü yüzle kaşları çatıldı, telefonunu cebine atıp ayaklandı. "Bunun bir tesadüf olduğunu söyleme bana."

Jae koltuğa oturdu. "Selam Minho," diyerek gülümsedi ve kafasını kaldırıp ayaktaki Minho ile göz göze geldi, kafa salladı. "Tabii ki de tesadüf değil. Biraz araştırdım da dövme yaptığını öğrendim ama bak bu tesadüf ki ben de bir süredir dövme yaptırmak istiyordum."

Minho arkasında kalan kapıya baktı, elini uzatıp kimse girmemesi için kitlemiş hemen ardından da tabureye oturup çocuğa bakmıştı. "Uzatma da derdini söyle bana." Gözlerini kıstı. "Ya sen bana paşa paşa söylersin ya da ben öğrenirim ama inan bana, ben öğrenirsem öğrendiğimle susmakla kalmam."

"Bang Chan."

Tek bir söz çıktı Jae'nin ağzından. Tek bir cümle yetmiş, Minho bir anda ciddi bir yüz ifadesine bürünürken yakasından tuttuğu çocuğu kendine çekmişti. "Seni gebertirim."

Dibindeki yüze baktı Jae, dudaklarında küçük bir gülüş olurken yakasını tutan eli kavradı sertçe. "Minho," diye konuştu. "Ondaki hırsı yakaladım, ne olursa olsun şehrin diğer ucundaki ringe çıkarmak için elimden geleni yapacağım."

"Komik çocuksun sen," dedi Minho gülmeye başlarken, elini yakasından çekti. "Gerçekten komik çocuksun ama boş konuşuyorsun ve boş konuşanlardan nefret ederim." Geriye çekti kendini. "Bang Chan'ı istediğin kadar almaya çalış, işin sonunda bakıştığın tek şey avucun olacak."

Eline kenardaki siyah eldivenini geçirmiş, rahatça kalemi eline almıştı Minho. O hiçbir zaman arkasında olmadığı lafla hareket etmezdi, bu yüzden içindeki kıskançlığı bastırmaya çalışıyordu.

"Bir bakarsın," dedi Jae. "Senin yerini ben alırım Minho ve farkında bile olmazsın."

"Bana bak." Minho ona doğru eğildi kalemi yüzüne yaklaştırarak. "Ringler için mücadele edeceksen istediğin kadar et ama eğer konu benim sevgilime gelirse kim olduğun umurumda olmaz. Önce seni sonra da arkandakileri bitiririm."

Uzanıp kalemle yüzünü çizdiği zaman iğnenin acısı ile Jae bağırıp onu itmiş, Minho ayağa kalkmıştı. "İmzamı da attığıma göre uza."

Eldiveni çıkarıp bırakmış, kapının kilidini açıp eklemişti. "Ha bu arada, o dövme geçici değil."

Yanından geçip giden çocuğa göz kırptı, arkasından kapıyı sertçe kapatmış, küfürle ellerini saçlarının arasından geçirmişti. Bu akşam maç vardı, Chan çalıştığı için de mesajlara bakmıyordu.

Minho dükkandan erken ayrıldı. Motoruna binerken telefonu çalmış, kaskı takmadan telefonu açmıştı. Chan saçlarını kurularken konuştu. "Beni aramışsın, duştaydım."

"Bensiz olduğu için bir tık üzüldüm, akşam telafi eder miyiz?"

Güldü. "Söyle ruh hastası, söyle."

Minho kıkırdadı. "Bugün ringe yalnız geç, biraz geç geleceğim bebeğim. Haber vereyim dedim."

Kaşlarını çattı direkt Chan, havluyu saçlarından indirdi. "Minho, eğer bir belaya bulaşırsan..."

"Hayır Bang Chan, işlerim var." dedi Minho. "Gelince söylerim sana. Haberin olsun. Okay?"

"Okay." dedi Chan. "Geç kalma, başarısız olurum yoksa."

hall of fame, minchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin