prologue

9.7K 876 438
                                    

"Hayır," dedi yaşlı adam karşısındaki çocuğa karşı. "Asla bir boksör olmayacaksın Chan, asla!"

Chan'ın dudaklarında küçük bir gülüş belirdi, samimiyetten uzak, sadece sinirin getirdiği bir gülüştü bu. Gözleri kenarda, babasının arkasında kalan annesine giderken kafa salladı.

"Sen istediğin kadar senin izinden gelmemi iste," dedi bastıra bastıra. "Ben senin aksine işlerimi yer altından yürütmeyeceğim, milli boksör olacağım."

"Bunu engelleyebilirim biliyorsun değil mi?"

Bu cümle bir pik noktası olduğunda durdu, arkasını dönmüştü ki adımını geri aldı ve "Sakın!" dedi bağırırken. Çünkü biliyordu, yapardı. "Sakın öyle bir şeye kalkışma baba, eğer öyle bir şey yaparsan tek çocuğunu kaybedersin ve inan ne paran ne de şöhretin umurumda olur benim, tek kaybeden sen olursun."

Kaşlarını kaldırdı ekleyerek. "Sakın."

Yere bıraktığı sırt çantasını omuzuna atmış, hızlı adımları evden ayrılmıştı. Hayatı böyle gidiyordu, küçük yaşlarda başladığı spor aşka dönüşmüş, tutunacağı şey olmuştu. Ailesi ne kadar engellemeye çalışsa da Chan pes etmemekte kararlıydı.

Yumruklarını art arda kum torbasına geçirirken hemen yanı başındaki eğitmeninin verdiği direktifleri ve övgüleri dinleyip daha da gaza geliyor, hırslanarak vuruyordu torbaya.

Nefes nefese geri ayrıldı, çıplak üst gövdesinden süzülen terleri hissedebiliyordu. Gözleri aynaya gitti, başta zayıf olan vücudu yıllar geçtikçe her o aynaya bakışında biraz daha gelişiyordu.

Yıllar sonra, yine o aynanın karşısında, gittikçe daha da yaş alan eğitmeninin artık sözlerine gerek kalmadan ne yapması gerektiğini bilerek yumruklarını usta bir şekilde geçirirken "Ara ver," deyip onu yalnız bırakan adamla beraber nefes nefese ellerini indirdi.

Aldığı hızlı nefeslerden dolayı göğsü inip kalkıyor, kulaklarını sadece nefes sesleri dolduruyordu. Aynaya baktı, geniş omuzlarından, belirgin kas çizgilerinin arasından sızan ter damlalarını görürken bu görüntü onu tatmin etmişti, dudaklarında keyifli bir gülümseme oluştu.

Yıllarını verip hazırlandığı maç için "Kesinlikle kazanmalısın," dedi hocası bir gün ona bakarak. "Tamam mı Chan, varını yoğunu verdin o maç için, kazanmalısın. Bu maç öyle basit bir maç değil, ya kazanacaksın ya da biteceksin."

Kafa salladı. "Kazanacağım."

Kendini duşa attı, oldukça lüks bir spor salonundaydı yıllardır. Hep aynı yerde olduğu için ezberlemişti her bir noktasını, kendini duşa atarak vücudunu temizledi.

Maç günü erkenden kalkmış, korumaların, hizmetlilerin gezdiği evde merdivenleri inip evden ayrılmıştı. Evin içinde annesi ve babası dahil kimseyle samimi değildi keza samimi olmayı hak ettiklerini de düşünmüyordu.

Maçın yapılacağı alana gelip taksiden inmiş, kendini soyunma odasına atmıştı. Kıyafetlerini değiştirip banka oturdu ve vücudunu saran panik dalgasını bastırmaya çalıştı. Yapabilirdi, o çok iyiydi, karşısına ne kadar iyi biri gelirse gelsin biliyordu ki, o en iyisiydi.

"Huh," deyip ayağa kalktı. "Şu maçı alalım ve adımızı tüm ülkeye duyuralım."

Elini kapı kulpuna attığı an beklemediği bir şey oldu, kilitli olduğunu fark etti.

"Siktir," diye mırıldandı direkt harekete geçip omuz atarken. O maçı almalıydı, ringe çıkmalıydı, dakikaları hatta belki saniyeleri vardı.

hall of fame, minchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin