Minho, banyonun kapısını açıp duştan çıktığında koridordaki Chan'ı fark etmişti. Göz göze gelmeleri ile beraber saçlarındaki havluyu indirmiş, bakışmalarını kesip odasına doğru yürümeye başlamıştı. Chan uzanıp kolundan tuttu. "Hâlâ mı sakinleşmedin, ne zaman konuşacağız?"
"Sakinleşmedim, çekil." Minho kolunu çekip odaya girecekti ki Chan sinir bozukluğu ile arkasından bakıp "Tamam Minho," dedi öfkeli bir sesle. "Anca burnunun dikine git, bildiğinle hareket et tamam mı, sakın dinleme beni."
"Aynen öyle yapacağım, siktir git."
Minho sinirle kapıyı yüzüne çarpmış, "Gerizekalı herif!" diye bağırıp odasına girmişti. "Bir de hiçbir suçu yokmuş gibi burnunun dikine git diyor, sen de siktir git Jae ile gülüş!"
Chan elindeki yastığı koltuğa fırlatıp bağırdı. "Bağırma bana! O mala değil, Hwasa'ya gülüyordum!"
"Yarrağımı ye!"
Minho üstünü giyinip odadan çıkmış, mutfağa geçmişti. Salonda oturan Chan'ın ona dik dik baktığını fark etse de umurunda olmadı, dolabı açıp içinden kutu kola çıkarmış, sandalye çekip oturmuştu. Buzdolabının üstündeki sigarasını da alıp yakarken Chan derin bir nefes verip ayağa kalktı.
Ona doğru ilerleyip Minho'nun bakışlarının hedefi olmuş, uzanıp paketten bir sigara çıkarmıştı. Yakıp dumanı havaya verdiğinde gözleri Minho'yu buldu. "Jae ile konuşmuyordum," dedi sakin bir tonda. "Hwasa'ya seni sordum, o da birilerini tırmalıyordur deyince güldüm. Jae onay verince ona baktım. Bahisten falan da haberim yoktu, sen geldiğinde toplamaya başladı zaten."
Minho sigarayı dudaklarından çekti. "O çocuğu öldüreceğim."
"Umurumda olmaz Minho." dedi Chan. Kaşlarını çattı dumanı üflerken. "Umurumda olan tek kişinin sen olduğunu sana çok kez söyledim, Hwasa, Eunwoo, Changbin ya da Felix, kimse değil sadece sensin. İnsanların düşünceleri de sikimde değil, gerekirse aramızın bozulduğunu düşünsünler bir sonraki maçta sen olacaksın ne de olsa."
"Beni çıldırtıyorsun."
"Ne tesadüf sen de beni."
Birbirlerine ciddi ifadelerle bakarken "Sana takmış kafayı," dedi Minho, "Benim yerime geçmeyi düşünüyor."
"Geniş hayal gücü varmış." Chan tereddüt etmeden konuştu, elindeki sigaranın külünü dökmüş, gözlerini Minho'ya çevirmişti. "Sen bunu niye bu kadar taktın? Bunu takacak biri değilsin."
Minho göz devirdi, sigarayı söndürüp ayağa kalktı. "Ben kıskanç bir insanım Bang Chan, bu yolda yediğim tüm darbeleri en iyi sen biliyorsun. Şimdi bana gelip bunu niye taktın deme. Uyuyacağım, rahatsız etme."
Odasına ilerleyip kapıyı kapattığında mutfakta yalnız kalan Chan derin bir nefes verip başını geriye attı sinir bozukluğu ile. Elini alnına atıp alnını ovalamış, "Mükemmel," diye mırıldanıp ayağa kalkmıştı. "Hiçbir şeyi halletmeyelim, mükemmel."
O da odaya girip yatağına yerleşmiş, sıkıntı ile uyumaya çalışmıştı ama başarısızlıkla sonuçlanmıştı bu çabası. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durmuş en son pes edip ayağa kalkmıştı, odadan çıkıp mutfağa ilerledi.
Masanın üstündeki sigara paketini ve küllüğü alıp salona geçmiş, koltuğa oturmuştu. Paketin içindeki çakmakla bir sigara yakarken başını geriye atıp koltuğun sırt kısmına yasladı, boynu tavana seyirliğe çıkarken derin bir nefes vermiş, gri dumanın etrafı renklendirmesine sebep olmuştu.
O sabahı sabah ederken erken saatlerde uyanıp hazırlanarak evden çıktı Minho. Kapı sesi ile Chan gözlerini aralamış, boş eve bakmıştı. Minho motora atladı, telefonundaki adresi kontrol edip telefonu cebine atmış, ceketin fermuarını çekip kaskını başına geçirmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/344835898-288-k669804.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hall of fame, minchan ✓
Fanfictionsenin hikayeni sikeyim, ben kendi hikayemi yazacağım.