"Bunun tehlikeli olmadığına emin misiniz?"
"Ne oldu Yeosang, yoksa korktun mu?"
"Bu evin lanetli olduğu hakkında çok fazla yorum okudum. Bazılarında arkadaşlarının öldüğü bile yazıyor."
"Hepsi reklam amaçlı, büyük ihtimalle yarın sabah çıkacağımız saatte evin sahibi o tarz bir yorum paylaşmamızı isteyecek."
"Ben de San'a katılıyorum, daha fazla ilgi çekmek için hepsi."
"E o zaman sıradan bir ev için neden bu kadar fazla para ödedik."
"Çünkü~"
"Burada çekeceğimiz video ile~"
"Youtube kanalımız daha da büyüyecek."
"Neden size kameramanlık yapmayı kabul ettim."
"Korkma bu kadar Yeosang, hiçbir şey olmayacak güven bize."
"Peki... o zaman hadi yerleşmeye başlayalım. Siz odalara yerleşin bende kameraları ayarlayayım."
"Wooyoung ben eşyaları hallederim, sen istersen yemek hazırla."
"Tamam sevgilim, sen nasıl istersen."
Bunu dedikten sonra Wooyoung San'ın dudağına minik bir öpücük kondurmuşu. San'da onu belinden tutup kendine çekmişti. Eğer şu an onlara dur demezsem her an ücretsiz full hd porno izleyebilecektim.
"Öhöm öhöm, beyler bu kadar sevişme yetmez mi size."
"Ah Yeosang ah..."
"Sevgilin olunca seni de göreceğiz."
"Hah, ben asla sizin gibi olmayacağım."
(y/n: olacak diyenleri yoruma bekliyorum)
(y/n: olmaz diyenleri de burada yoruma bekliyorum)
Wooyoung yemeği hazırlamayı bitirdiğinde ben çoktan kameraları kurmuş ve mikrofonları ayarlamıştım. Wooyoung yemeği dışarı hazırladığı için bahçeye çıktım ve hemen masaya oturdum.
"Bakıyorum da birileri çok acıkmış."
"Siz arkada uyuklarken arabayı kullanan kimdi acaba?"
"Tamam tamam biricik arkadaşım."
"Sevgilini çağırmayacak mısın?"
"Şimdiye gelmesi lazımdı, neyse ben ona bakıp geliyorum. O sırada bize de yemek bırakırsan seviniriz."
Ağzımdaki zeytinin çekirdeğini elime aldım ve Wooyoung'a fırlattım. Gülerek içeri San'ı çağırmaya gitti. Bense sadece yemeğe odaklandım.
Çok geçmeden ikili de bahçeye çıkmışlardı. Karşımda yan yana oturdular, tabii San oturmadan önce centilmenlik yapıp Wooyoung'un sandalyesini çekip onu oturtmuştu. Göz devirmeden edemedim.
"Az bekle, sevgilin olduğunda seni de göreceğiz Yeosang."
"Bak şu an gördün Wooyoung."
Ben bunu der demez masanın üzerine çekim yaptığımız kameranın düşmesi bir olmuştu. Hepimiz şaşkınlık ve korkuyla havaya baktık ama havada hiçbir şey yoktu.
Bende Wooyoung ve San'a baktım. Onlar korkmuş bir ifade ile bana bakıyorlardı. Düşündüğüm şey değildir umarım.
Titreye titreye arkamı döndüğümde karşımdaki kişiyle göz göze gelmiştim. Adam sırıttı ve tek tek bizi göstererek tekerlemeye söylemeye başladı.
"sen- gel- din- ve- bü- tün- hu- zu- ru- mu- ka- çır- dın-"
Parmağı bende kaldı. Sonra elini yukarı attı ve Wooyoung ve San arasında yapmaya başladı.
"ve- şim- di- i- se- ken- di- ne- me- zar- kaz- dın-"
Parmağı San'da kaldı ve bende yaptığı gibi elini yukarı attı. Sırıtarak Wooyoung'un yanına gitti.
"Desene bugün ki akşam yemeğim sensin. Oldukça lezzetliye benziyorsun."
San oldukça sinirli bir şekilde kalktı ve tam o adamın yanına gidecekken adam parmağını şıklattı. San hareket edemedi ve konuşamadı.
Ben oldukça şaşırmış bir şekilde olanları izliyordum, kanım donmuştu. Ne yapmalıydım bilmiyordum, beynim durdu resmen.
Adam belindeki kılıftan kısa ama oldukça keskin görünen bir hançer çıkardı. Wooyoung boynuna getirdiği anda yerimden fırladım ve adamın kolunu tuttum.
"Lütfen onu bırakın... beni alın ama ona zarar vermeyin."
Adam dalga geçer bir ifade ile bana baktı.
"Siz insanlar, gerçekten çok aptalsınız."
Bunu dedikten sonra hançeri Wooyoung'un boynundan çekti ve Wooyoung yere yığıldı. Korkudan ayaklarının titrediğini fark edebiliyordum.
"Ama sen çok güzelsin."
Parmağını şıklattı ve San hareket edebilmeye başladı. San ilk önce sevgilisinin yanına gitti, sonrasında yanıma gelmeye çalıştı fakat adam elini yana kaydırdı ve San bize yaklaşamadı. Resmen görünmez bir duvar örmüştü.
"Sevgilini de al git, yoksa ikinizde akşam yemeğim olursunuz. Hayatınızı kurtarmak için son şansınız."
"Yeosang!"
"Arkadaşlarında biraz anlama sorunu var galiba. Beyler şu an iki şansınız var. Ya eviniz ya da midem, seçim sizin."
"Gidin buradan, beni de boşverin. İkinizde hayatımı kurtarmıştınız zamanında, ona sayın."
"Yeosang ama-"
"Gidin buradan!"
"Ah şu aptallar."
Adam gözlerini devirdi, elini ikile manasında salladı ve bir anda ikisi birden geriye doğru gitmeye başladı.
"Siktir, Wooyoung gidelim buradan."
Koşarak uzaklaştılar, bense yanımdaki bu canavalar ile yalnız kalmıştım.
"Arkadaşların resmen seni bırakıp gittiler."
Boynumu yukarı doğru kaldırdım ve gözlerimi kapattım. Umarım hızlıca yapardı çünkü acı çekmek istemiyordum. Ondan herhangi bir hareket göremeyince gözlerimi açtım ve ona baktım. Sırıtarak bana bakıyordu.
"Ne zaman öldüreceksin beni."
"Hmm düşüneyim bir."
Bunu dedikten sonra açıkta olan boynuma öptü. İstemsizce geri çekilmiştim, daha doğrusu çekilmeye çalışmıştım çünkü belimden tutarak geriye kaçmama engel olmuştu.
"Sen akşam yemeğim olmak için fazla güzelsin. Seni farklı değerlendirmek lazım."
Ben ona anlamamış ve şaşkın bir ifade ile bakarken o sırıtıyordu. Bir anda elleriyle gözlerimi kapattı. Ellerimle ellerini ittirdim ama etrafa baktığımda artık o evde değildik.
"Ascent'e, ülkeme hoş geldin Yeosang."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'ts You || Ateez Oneshot's
FanfictionGrup içi shipler (tüm shipler) ---☆--- İstek bölüm/konu/ship yazılır.