Sadece Dediğimi Yap
Gözüme vuran ışık ile uyandığımda hala aynı yataktaydım. En son duş almıştım ve yatmıştım, sonrası karanlık. Yanımda kimse yoktu ve başım ile sırtımın ağrıdığını hissedebiliyorum. Ben ne yaşamıştım dün?
Sırtımı dikleştirdim ve uykumun açılmasını bekledim. Kapı sertçe açıldı ve içeri dünkü adam girdi. Elinde boxer ve uzun bir tişört vardı. Üzerime baktığımda sadece bornoz olduğunu fark ettim. Bornozla uyumuşum. Kıyafetleri bana doğru fırlattı ve bende tuttum.
"Giy bunları."
"Tamam..."
Yataktan kalktığımda bana bakıyordu hala. Ben ona burada mı bakışı atınca tek kaşını kaldırdı. Hadi ama... onun önünde bunu yapmamı istiyor olamaz değil mi?
"Giy onları, seni izleyeceğim."
Olabilirmiş... Millete en ilgisizi gelir en sapığı beni buldu ya.
"Hızlı ol!"
Onu sinirlendirmemek için hızlıca üzerimdeki bornozu çıkardım aşırı utanıyordum ama belli etmemeliydim. İlk önce verdiği boxerı giydim, sonra da tişörtü giydim. Tişört dizlerime kadar geliyordu ve bacaklarımın yarısı açıkta kalmıştı. -Yani dizinden aşağısı açıkta kaldı.- Diğer adam yanıma yaklaştı ve yeniden çenemden tutarak beni kendine çekti.
"Beyaz sana çok yakışıyor, siyah saçların ile uyumlu oldu ve bacakların... çok güzel görünüyor."
Beni baştan aşağıya süzdükten sonra sırıttı ve konuşmasına devam etti.
"Dün ettiğin yemini hatırlıyorsundur diye düşünüyorum, bu yüzden sana yapman gerekenlerden ve konuşma stilinden bahsedeceğim."
Ah lanet olsun, neden öyle bir yemin ettim ki? O an mantıklı bile düşünemiyordum. Bu yaptığı insanlardan faydalanmak. Aynısını bize sözleşmeyi imzalatırken de yapmışlardı. O ve çalışanları tam bir pislik.
Beni bir anda yere doğru itti.
"Dizlerinin üstüne çök!"
Dediğini hızlıca yerine getirdiğimde yüzünde büyük bir sırıtış olmuştu. Yüzümü yere eğmiştim çünkü ona bakmak istemiyordum. Dün yaşadıklarım bile bu kadar acımasızken bu adam bana her an her şeyi yapabilirdi. Sırtımın acısını hala hissedebiliyorum.
"Aferin kedicik, dediklerimi ikiletmez isen ve yerine getirirsen daha iyi bir hayat sürersin. Bana usta diye hitap edeceksin. Her cümlende olmasını istiyorum. Bana sizli hitap şeklini kullanmalısın. Anladın mı?"
Usta mı? Usta ne ya? Delireceğim gerçekten ya, bu adamın sorunu ne?
"Evet, usta?"
"Güzel, ben ne dersem yapacaksın, asla itiraz etmeden bunları yapmalısın. Eğer itiraz edersen sonuçlarına da katlanırsın. Anladın mı?"
"Evet usta."
Çenemi tutup yüzümü yukarı kaldırdı. Göz göze geldik. Bakışları her zaman ki gibi keskindi.
"Sorun var mı kedicik?"
Sorup sormama konusunda emin olmasam da bunu öğrenmeye hakkım vardı. Belki sonra onu polise falan şikayet ederdim. Adı kesinlikle işime yarar bir bilgiydi. Hatta bu evde olduğum sürece neden polise kanıt olacak bilgiler toplamıyorum ki?
"Usta, gerçek adınız nedir acaba?"
"Kang Yeosang."
Ne kadar güzel bir ismi var... keşke ismi kadar kalbi de güzel olsa... Bir süre sessizlik olduktan sonra çenemi sıktı.
"Bir şeyi unutmadın mı kedicik?"
"Neyi usta?"
Sıkışı daha da artmıştı. Cidden canımı yakıyordu.
"Ustan dileğini yerine getirdiğinde ona teşekkür etmelisin kedicik. Hata yaptığında ondan özür dilemelisin, eğer sana ceza verirse ona karşı gelmeye kalkışmamalısın."
"Anladım usta, özür dilerim."
"Aferin kediciğim, ilk seferin olduğu için affediyorum ama bir daha olursa affetmem anladın mı kedicik?"
"Anladım usta."
Yemin ederim şurada oturup ağlayacağım. Neden ya neden? Neden bunların hepsi benim başıma geliyor?
"Güzel."
Çenemi bıraktı ve kolumdan çekerek beni odadan çıkardı. Ben evde bu kıyafet ile mi dolaşacaktım?
Yemek odasına gittiğimizde ortadaki sandalyeye oturdu ve beni yan bir şekilde kucağına çekti. Sağ eli belimi sararken, sol eli iki bacağımı tutuyordu. O an yaşadığım gerginliği hiçbir zaman yaşamamıştım.
"Birlikte yemek yiyeceğiz, ben ne istersem onu yiyeceksin. Yediğin yemekleri ben seçeceğim eğer beni sinirlendirmezsen senin için çok iyi biri olurum. Anladın mı beni?"
"Evet usta."
"Şimdi yüzünü boynuma göm."
Anlamamış ifadem ile ona bakarken bakışlarını sertleştirdi.
"Sadece dediğimi yap."
Ne kadar saçma bir istek. Keşke hep bu kadar basit şeyler istese... Başımı sağ omzunun ve boynunun arasına koydum. Parfümünün kokusu çok güzeldi. Ne diyorsun Seonghwa, kendine gel!
"Güzel."
Bir süre sonra odaya birilerinin girdiğini duyabiliyorum, masaya yemek konuluyordu. Yeosang'ın bacağımdaki kolları daha da sıkılaşmıştı ve beni kendine daha çok çekiyordu. Kafamı kaldırmaya çalıştığımda buna engel oldu.
"Sözümden çıkma kedicik."
"Tamam usta."
Bu daha ne kadar devam edecekti? Şu an olduğum durum o kadar rahatsız edici ki... Hem kıyafetim hem de bulunduğum pozisyon utanmama daha da çok sebebiyet veriyor.
"Başını kaldırabilirsin."
Başımı kaldırdığım gördüğüm manzara karşısında ciddi anlamda şok olmuştum. Masa pastalar, kurabiyeler, börekler, poğaçalar, kap kekler, içecekler ve bir çok paket hediye ile doluydu.
"Bugün doğum günüm kedicik ve seninle ilk günümüz. Doğum günümü genelde kutlamayı sevmem ya da tek başıma kutlamayı tercih ederim ama şimdi sen varsın. Bunu seninle birlikte yapmak istedim."
Ne diyeceğimi bilemedim. En iyisi sinirine dokunmadan bir şeyler söylemekti.
"Doğum gününüz kutlu olsun usta."
Yüzünde büyük bir sırıtış oldu ve kurabiyelerden birini aldı ve ağzıma doğru tuttu.
"Ağzını aç kedicik."
Dediğini yaptığımda minik kurabiyeyi ağzıma attı.
"Yemelisin onu."
Dedi ve parmaklarını yaladı!? Yüzündeki mimiklerden mi bilmiyorum ama erotik işkenceye uğruyormuş gibi hissediyorum. Bende bir erkeğim, bu çok acımasızca...
Bu arada kurabiyenin tadı çok güzeldi. Hayatımda yediğim en iyi kurabiyelerden biriydi ama hala en iyisi kız kardeşimin yaptığı... Keşke yeniden onun kurabiyesinden yeme şansım olsa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'ts You || Ateez Oneshot's
FanficGrup içi shipler (tüm shipler) ---☆--- İstek bölüm/konu/ship yazılır.