Pirate King || Ateez || 8

32 6 82
                                    

>>>Yeosang<<<

Gözlerimi açtığımda daha önce hiç görmediğim bir odada olduğumu fark ettim ve yanımda sıcak bir beden olduğunu. Şu an ben o sıcak bedene sarılıyordum ve üzerinde tişört yoktu. Benimde üzerimde tişört yoktu.

Bacaklarımı biraz hareket ettirdiğimde pantolonumun hala üzerimde olduğunu anlasam da garip hissediyordum. Yüzümü biraz kaldırıp sıcak bedenin sahibinin Wooyoung olduğunu fark ettim. Biz dün gece ne yaşamıştık? Neden ikimizin üzerinde de tişört yoktu?

Vücudumu Wooyoung'tan ayırınca doğrularak etrafa bakmaya başladım. Yerde bir toka, gömlek ve yırtık bir tişört- o benim tişörtüm! Biz dün gece ne yaptık!?

Yatakta hissettiğim hareketlenmeden Wooyoung'un da yavaştan uyanmaya başladığını fark ettim. Sağına doğru döndü ve gözlerini açtı. Gözlerimiz keşisti. Bir süre bakıştıktan sonra o da benim gibi doğruldu.

"Günaydın."

"Günaydın."

İlk dikkatimi çeken Wooyoung'un vücudunda ki izlerdi. Yoksa... yoksa onları ben mi yapmıştım?

"Şey, dün gece..."

Nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum... O da pişman bir ifade ile bana bakıyordu.

"Ben üzgünüm gerçekten, kendime hakim olamadım. tam sarhoş değildim buna engel olabilirdim ama yapamadım. Gerçekten çok üzgünüm..."

"Biz... yaptık mı?"

"Pantolonlarımızı hiç çıkarmadık... sadece... sürtünerek boşaldık. Sadece seviştik... Gerçekten üzgünüm."

Şu an olduğumuz durumdan o kadar utanıyordum ki... İstemsizce ellerim yüzüme geldi. Aklıma bir anda dün olanlar geldi. Onu yatağa ben çekmiştim ve benden özür diliyordu. O bana yardım etmek isterken ben cidden onun canın yaktım.

"Asıl ben özür dilerim Woo. Dün gece yaşananlar... gerçekten çok karışık."

"Dün, sana engel olmadığım için özür dilerim..."

"Özür dilemeni gerektiren bir şey yok, asıl ben senden özür dilerim."

Sakince nefes verdim ve konuşmaya başladım.

"Dün gece yaşananları, unutalım mı yani hiç yaşanamamış gibi davranalım mı?"

İkimizde aynı anda sormuştuk, bu daha da garipti.

"Yeosang, ben gerçekten dün gece yaşananlardan dolayı pişman değilim, yani... seninle bir gece geçirmek güzeldi ama en iyisi bence hiç yaşanmamış gibi davranmak."

"Bence de, lütfen o gece hiç yaşanmamış gibi davranalım."

"Aynen."

Kısa bir bakışmanın ardından ikimizde yataktan kaktık. Wooyoung yerdeki gömleğini aldı, ben ise tokamı ve yırtık tişörtümü aldım. Wooyoung bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Onun için üzgünüm, istersen sana yenisini alabilirim... Şimdilik dolabımdan bir kıyafet verebilirim."

"Yenisini almana gerek yok, şimdilik bir kıyafet versen yeter."

"Peki."

Dolabından bir tişört ve eşofman uzattı.

"Şey odadaki banyoyu kullanabilirsin... duş almak için... ben aşağıda mutfakta yemek hazırlıyor olacağım."

Bunu dedikten sonra kendine de bir tişört ve eşofman aldı ve odadan çıktı. Şu an duyduğum utanç duygusunu kelimeler ile anlatamam...

>***<

Şu an odamda yatağımın üzerine uzanmış bir şekilde dün olanları düşünüyorum. Biz gerçekten ne yaşamıştık? Telefonumun çalması ile kim olduğuna bakmadan telefonu açtım.

"Efendim."

"Yeosang, sana acil ihtiyacım var."

"Bir kerede işin düşmeden ara Mingi ya, ne var gene?"

"Sadece benimle bir yemeğe gelir misin diyecektim?"

"Ne yemeği?"

"Hongjoong Hyung ve Jongho yemeğe çıkacaklarmış, beni davet ettiler."

"Ve sende kabul ettin."

"Evet ama şimdi ikisinin arasında 3. kişi gibi kalacağım ve kötü hissedeceğim. Arkadaşının kötü hissetmesini istemezsin değil mi?"

"Bu yaptığına duygu sömürüsü derler ama..."

"Gel işte ya, hem beleş yemek-"

"Geliyorum."

Telefonu hemen kapattım ve kendime çeki düzen verdim. Hem beleş yemeği kaçıramazdım hem de arkadaşlarıma kötü görünemezdim.

>***<

"Yani sen onları öpüşürken mi bastın?"

"Yani, biraz öyle oldu..."

Mingi kahkahalara boğulurken, Hongjoong ve Jongho Mingi'ye kızgın bakışlar atarken ben hala dün geceyi düşünüyordum. Galiba o güne fazla taktım.

Yakın olduğun bir arkadaşın ile sevişmek... Gerçekten garip bir durum. Beni bu düşüncelerden ayıracak birine, bir şeye ihtiyacım var.

"Yeosang."

"Ha?"

"Sevgilin mi var yoksa?"

"Aynen, sizden saklıyorum yengeyi"

Ne var, ben gay değilim. Biseksüelim.

"Garson ne zaman gelecek acaba?"

"Ben demiştim daha iyi bir yere gidelim."

"Ama burası da yeni açıldı."

Kapının açılması ile hepimiz oraya döndük. Açık pembe saçlı biri içeri girdi ve direk tezgahın üzerinden not defterini alıp geldi.

"Üzgünüm, acil bir işim nedeniyle bir kaç dakika dışarı çıkmıştım. Ne sipariş etmek istersiniz?"

"Seni."

Mingi, bu ne hız kanka?

"Hani Yunho'ya sadıktın. Hani ondan başkasını gözün görmüyordu?"

"Öyle zaten."

"Yani burada birine yavşayan da benim."

Garson şaşkın bir ifade ile Mingi'ye baktı.

"Mingi?"

"Efendim Yunho."

"Yunho mu!?"

Hepimiz aynı anda bağırmıştık. Yunho ise bize şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Öne atıldım ve konuşmaya başladım.

"1'de 4 tutturdun. Geri kalan üçümüzü de tahmin et bakalım."

"Yeosang?"

"2'de 4"

"Hongjoong Hyung ve Jongho?"

"Bingo."

Yunho'nun gözü dolmuştu. haklıydı da, uzun zamandır görüşmemiştik ve şu an şans eseri yemek için gittiğimiz yerde onunla karşılaşmamız... İlk önce bana, sonra Hongjoong'a sonra da Jongho'ya sarıldı ama Mingi'yi atlamıştı. Mingi sitemli bir şekilde konuşmaya başladı.

"Dostum, sen ve bana olan mesafen hiç değişmemişsiniz."

Yunho Mingi'nin bu sitemi ile ona da sarıldı. Mingi'nin yüzündeki hem mutluluk hem de sinsilik içeren sırıtış hayatım da gördüğüm en garip sırıtış olabilirdi. 

I'ts You || Ateez Oneshot'sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin