Bir zevzek kuşunun melodisiyle uyanıyorum.
Nerede olduğumu anlamak bir kaç dakikamı alıyor. Marvel çadırın en uzak köşesinde, uyku tulumunun içinde kaybolmuş bir şekilde uyuyor. Grass, elindeki zıpkınını sımsıkı kavramış, tetikte. Glimmer Cato'ya sokulmuş bir şekilde mırıldanıyor.
Derin bir nefes alıp, kahvaltı için erzaklara yürüyorum. Markus'un kan çanağı gözleri gözlerimle buluşunca bir anlık acıma hissediyorum. "Çadıra, uyku tulumuma geç. Nöbeti ben tutarım."
Çocuğun yüzü aydınlanıyor ve teşekkür namına bir şeyler zırvalayıp çadıra koşuyor. Sırtımı bir çuvala dayayıp, etrafı gözlüyorum. Şimdi her şey daha net görünüyor. Yavaş yavaş ufukta yükselen güneş, yeni ölümlerle dolu bir günü vaat ediyor. Heyecanla erzaklarımıza ya da bize saldıracak bir haraç bekliyorum ancak kimse çıkmıyor. Piramidin etrafından dolanıp, bir çuvalı bıçağımla yarıyorum. İçindeki armutlar tek tek dökülürken hepsini toplamak için ayrı bir çaba harcamam gerekiyor. Çuvaldaki yarığı yamayıp, armutları çantama tıkıştırıyorum. Bir tanesi dakikalar içinde midemdeki yerini alıyor. Bir paket beyaz tahılı çantama koyup, bir paket de elime alıyorum. Göle ulaşmam fazla zamanımı almıyor. Çantamdaki metal mataraya doldurduğum suyu tencereye boca edip, tahılı üzerine ekliyorum. Temiz olup olmadığına aldırmadığım bir sopayla lapayı karıştırmaya koyuluyorum. Şeker, karışımın içindeki yerini alıyor. Bir kaç dakika sonra lapanın fazla koyu olduğuna karar verip, üzerine biraz daha su ekliyorum. Lapa artık çorba kıvamına geliyor. Karıştırmaya devam ediyorum. Sonunda ateş sönmeye yüz tuttuğunda, karışımın soğumasını beklemeden tencereyi ağzıma dikiyorum. Ilık lapa dilimden aşağı kayarken vücudumu bir zevk dalgası kaplıyor. Kahvaltım bununla sınırlı kalmıyor. İki elma midemle buluşuyor. Geceden kalan bir kaç tavşan budunu hızla tüketiyorum. Kuru erikler boğazımdan geçip mideme ulaşırken, çadırdan bir karaltı fırlıyor. Marvel, nefes nefese kendini dışarı atıyor. "Neler oluyor?" diyorum erikleri çabucak yuttuktan sonra. Marvel yanıma gelip, elinde mızrağıyla yere çöküyor. "Her yerdeler," diyor gökyüzünü işaret edip. "Beni izliyorlar. Beni öldürmeye çalışıyorlar..." Ne demek istediğini o an anlıyorum. Öldürdüğü çocuklardan bahsediyor. İçimi bir ağırlık kaplıyor. Dün geceki 8. Mıntıka kızını hatırlıyorum ve ellerimi çaktırmadan tişörtüme sürtüyorum. Ama Marvel görüyor. "Hiçbir faydası olmuyor," diyor neredeyse ağlayarak. "Aksine, ellerin daha çok kirleniyor..." Bana sonsuz gibi gelen bir süre boyunca sessizce oturuyoruz. "Yemek yer misin?" diye soruyorum en sonunda. Marvel tencereye bakıyor ve başını sallıyor. Koşup, erzaklardan hazır bir çorba alıyorum ve hala dolu olan mataramdan tencereye su aktarıyorum. Külleri karıştırıp, ateşin az da olsa harlamasını sağlıyorum. Çorba paketi bıçağımla kesiliyor ve toz tanecikleri büyük bir hızla suyun içine boşalıyor. Lapayı karıştırdığım sopayı alıp, çorbayı karıştırmaya koyuluyorum. Marvel çantasından üzeri çekirdeklerle kaplı, hilal biçmindeki 11. Mıntıka ekmeğini çıkarıyor. Çorbanın olması uzun sürmüyor. İkimizde ekmekten büyük parçalar koparıp, çorbanın içine atıyoruz. Ekmekler çorbanın suyunu çekerken Marvel, elleriyle çorbaya dalıyor. Aynısını bende yapıyorum çünkü çorba, artık çorba sayılmaz. Çorbaya bulanmış yumuşak ekmekler ellerimde ufalanıyor ama yine de pes etmeyip, yiyebildiğim kadar yiyorum. Katy Richard'ın homurdandığını duyuyor gibiyim ama kimin umurunda? Tek istediğim, doyabildiğim kadar çok doymak.
Marvel çantasından bir kaç avuç erik çıkarıp, yere seriyor. Erik! 2. Mıntıkada, erik yetişmez. Nazik bile sayılmayacak bir çekingenlikle erikleri avuçluyorum. İlk meyvenin sert, kaygan dokusu ağzımda kıtır kıtır ederek dağılıyor. Çekirdeğini uzakta bir yere tükürüp, yemeye devam ediyorum.
"Bizsiz yemek, ha?"diyor Cato gülerek yanımıza gelirken. Arkasından Peeta, Glimmer ve Grass çıkıyorlar. Glimmer bir bezelye çorbası alıp, hazırlamaya koyuluyor ancak Marvel ve ben bir kenara çekiliyoruz çünkü ikimiz de tıka basa yedik. "Gece kimse ölmedi," diyor Marvel dalgın bir tavırla. "Ölmesini isterdim. Ne kadar çok haraç ölürse, eve o kadar yakınız demektir." Marvel garip garip yüzüme bakıyor. "Sanırım haklısın. Ava çıkmanın zamanı geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MINTIKA 2/ CLOVE
FanfictionHerkes Katniss'in dramatik hikayesini biliyor. Herkes, Peeta Mellark'ın yaşadıklarını biliyor. Ama az kişi, diğerlerinin hayatını merak ediyor. Ve çok az kişi, Clove'un zihnine, kalbine, hayatına girebilmek için bu satırları okuyor.