MARVEL

168 16 3
                                    

Guruldayan karnımın açlığı beni kendime getiren ilk şey oluyor. Uyku tulumumun fermuarını aşağı çekip içinden çıkıyor ve çantama uzanıyorum. Cato ve Marvel'ı uyandırmamak için özel çaba harcayarak 9. Mıntıka ekmeğinden bir parça koparıp ağzıma atıyorum. Ardından kuru erik ve biraz et. Karnım yine de doymuyor ancak kendime bu kadarının yeterli olduğunu hatırlatıyorum. Cato uyanmadan bir kaç saniye önce çantamı uyku tulumumun içine saklamayı başarıyorum. Müttefikim şaşkın gözlerle etrafımı bir kaç saniye süzdükten sonra gözlerini kaşıyıp doğruluyor. Gece aç yattığımız için, karnının gurultusunu duyabiliyorum. Marvel da nihayet uyanıyor ve dakikalarca birbirimizle bakışıyoruz. "Ava çıkalım." diyoruz üçümüz aynı anda ve ardından kahkaha patlatıyoruz. Ancak yüzlerimize hemen o ciddi ifade yerleşiyor. Silahlarımızı alıp, ormana giriyoruz. Ormana girer girmez, iyi durumdaki tavşanla ödüllendiriliyoruz. Tavşan daha ne olduğunu anlayamadan Cato'nun kemerindeki yerini alırken ağzım sulanıyor. Daha fazla sabredemeyeceğim için ormana girmeyi öneriyorum ancak ilerlemek istiyorlar. Benim işin hava hoş. Ne kadar yemek, o kadar güç. Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe av hayvanları sıklaşıyor. "Benden bu kadar," diyor Marvel. "Çok açım ve sanırım, bir kaç kiloluk etle doymayacağım. Hem biraz avlanmış olurum." Cato ona geç kalmamasını söyleyip, elini sıkıyor. Böylece Marvel'la ayrılıyoruz. "Haydi dönüp yemek yiyelim." diyor Cato. O böyle uygun gördüyse sorgulamak benim ne haddime? Peşi sıra kampa geri dönen yolu yürüyorum. "Sende duydun mu?" diyor Cato kulak kesilerek. Evet, şimdi duyabiliyorum. Yüksek perdeden bir çığlık sesi ve alaycı kuşların melodileri kulağımı dolduruyor. Arenada bu sesi çıkarabilecek iki kişi var. Katniss ve 11. Mıntıkanın küçük kızı, Rue... O yöne doğru koşmaya başlıyoruz ancak ses birden kesiliyor. Ses kesildiği için durmak zorunda kalıyoruz. Bir top atışı duyuluyor ve hemen sonra alaycı kuşlar, 4 notalık bir melodi şakımaya başlıyorlar. Cato beni eliyle durduruyor. "Kız ölmüş olmalı." Duruyorum. "Katniss mi?" Ve tam o anda bir top atışı daha duyuluyor. "Rue ve Katniss. Marvel onları halletti." İçimi bir çoşku kaplıyor. "Haydi, kampa dönelim o zaman." diyorum. Böylece kampa gidiyoruz. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Marvel dönmüyor. Cato ile rahatsızca birbirimize bakıp, merakla gökyüzünü izliyoruz. Dakikalar birbirini kovalıyor. Marvel geri dönmüyor. Nihayet, gökyüzünde bir mühür beliriyor ve marş sessizliğimizi dolduruyor. İlk önce Rue'nun esmer teni gökyüzünü kavrıyor. Ve sonra, Marvel, gökyüzünde bir çiçek kadar taze yüzüyle beliriyor. Ağzımda döndürüp durduğum erik çekirdeği yavaşça yere düşüyor ve ben Marvel'a bakakalıyorum. Cato ayağa fırlayıp bir kaç küfür savuruyor. Ay, doğal olmayacak bir şekilde gökyüzünde yükseliyor ve bize çadıra çekilmekten başka çare kalmıyor. Bir kaç saat sadece oturup susarak geçiyor. Sonunda Cato, onu öldürüp öldürmeyeceğimi anlamak ister gibi dikkatlice bana bakıyor ve sonra kılıcını sıkıca kavrayarak çadırın köşesine çekiliyor. Çadırın kapısını adeta yırtarak dışarı fırlıyorum ve gölün kenarına oturuyorum. Başımı kaldırıp gözlerimi yıldızlara dikiyorum. Kaç tane daha? diye düşünüyorum kapattığım gözlerimden yaşlar dökülmemesi için. Kaç tane daha?Duygusal olmamam gerektiğini iyi biliyorum; ancak bu gece değil. Aklıma gelen ilk şey Grass'ın yeşile bulanmış vücudu ve şişik uzuvları oluyor. Sazlıklarda, göle ulaşamadan boylu boyunca uzanan, gözleri açık o beden benim arkadaşımdı. Ve sadece 1 hafta önce yaşıyordu. 1 hafta. Bir insanın canını almanın kolay olduğunu biliyorum; ancak daha önce bu kadar acıtacağını hiç düşünmemiştim. Eninde sonunda öleceklerini farkındaydımama yine de rakiplerimin arkasından tuttuğum bu yas da neyin nesi? Ayağa kalkıp üstümü silkeleyip toparlanmaya çalışıyorum ama ben temizlenmeye çalıştıkça diğer haraçların yüzleri gözümün önüne üşüşüyor. Marvel. Nasıl öldüğünü düşünmeden edemiyorum. Onu Rue'nun öldürmediğini biliyorum. Top Marvel'ınkinden daha önce atılmıştı. Katili Katniss. Ve Cato da, bende bunu biliyoruz. Gözlerimi sıkıca kapatıp hayal etmeye çalışıyorum; o kız Marvel'ı nasıl öldürdü? Neresinden vurmuş olabilirdi? Beynime üşüşen gürültü kalbinden ok yemiş bir Marvel oluyor. Bir kaç saniye içinde Glimmer'ın şişmiş ve patlamış uzuvları gözlerimin önünden geçiyor. Markus'un boynu kırılmadan bir kaç saniye önceki gözlerindeki bakış beynimi kavrıyor. Tüm hatıralarımda 8. Mıntıkanın kızıl saçlı kızı geziniyor. Ardından neredeyse parçaladığım 7. Mıntıka çocuğu. Ellerimi kulaklarıma bastırıp delirmemeye çalışıyorum ancak bu imkansız. Hepsinin eğitim merkezindeki neşeli, şaşkın ve hayat dolu gözleri, yüzleri anılarımın duvarlarına yansıyor. Kulaklarımı sımsıkı kapatıp yere çöküyorum ve kameraların beni göremeyeceği bir yere gitmeye çalışıyorum. Kendimi gölün kenarındaki koruluğa attığımda kameraların yakın çekim yapamayacak olması çok ama çok iyi geliyor. Tüm gücümle kulaklarımı ellerimle bastırıp çığlık atıyorum. Kendime gelmem gerektiğinin gayet farkındayım ancak avuçlarımdan ter fışkırdıkça tüm o kanlı görüntüler beynime üşüşüyor. Aklımı kaçırıp kaçırmadığımı anlamak için kendi kendime bir şeyler söylüyorum. Adım Clove. Açlık Oyunları'na katıldım. Açlık Oyunları'ndayım. Müttefik sayım 1'e düştü. Cato ile sona kaldım sayılır. Katniss Everdeen'i öldürmek istiyorum. Beynim son maddeyi yavaş yavaş idrak ederken içimden tekrar ediyorum. Katniss Everdeen'i öldürmek istiyorum. Katniss Everdeen'i öldüreceğim. Katniss Everdeen'i öldüreceğim. Katniss Everdeen'i öldüreceğim.

MINTIKA 2/ CLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin