Bölüm 9- Kızıl Katil

47 13 14
                                    

Gerçi insanın merhameti ne yapabilir ki, katiller çukuruna atılmışsa eğer?

🍂

Ertesi sabah

Oldukça huzurlu bir sabaha uyanmıştım. Dışarıda yağan şiddetli yağmurun cama değmesi en sevdiğim şeylerdendi.

Huzur bulduğum sayılı şeylerden birisiydi bu. Zihnimi dinlendirip temizlenmiş gibi hissettiriyordu. Petrikor kokusunun verdiği farklı bir enerji vardı.

Kısaca yağmuru severdim. Umarım bir gün nefret etmek zorunda kalmazdım.

Yatağımdan kalkıp cama yaslandım. Sanırım binadaki en güzel manzaralı yer benim evimdi. Direkt olarak yeşil bahçeye bakıyordu. Sayısız çiçek doluydu ve iç açıcıydı.

"Uyanmışsın demek."

Arkamı dönüp cevap verdim.

"Hı aynen."

Dün eve gelince ben direkt uyumuştum kendisi de odada uyumuştu. Çağlar ise hâlâ ortalıkta yoktu.

Onu inceledim bir süre. Gözleri yine uykusuz duruyordu, saçları her zaman olduğu gibi karışıktı ama bu farklıydı. Karışık dağılmış saçları onu aksine daha çekici yapıyordu ve sanırım farkındaydı.

"Uyumadın mı gece?"

"Uyudum."

"Neden yorgun görünüyorsun?"

"İçim yorgun çünkü. Aşamıyorum hâlâ bir şeyleri."

Ona bakınca kendimi görmekten nefret ediyordum, geçmişimin bir türlü peşimi bırakmamasından da nefret ediyorum. Bu kendime olan nefretimi her defasında daha da hatırlatıp beni tetikliyordu.

Böyle olmak istemezdim...

Kendimi açıklamak istiyordum çünkü kimseye anlatamadıklarım içimde büyüyordu.

Mesela bazıları arkadaşlarına anlatırdı hislerini, bazıları büyüttüğü çiçeğine, bazıları kitaplara ve bazıları müziklere.

Arkadaş tamamen bir hata. Onların tek amacı fırsat kollayıp anlattıklarınızı sizin yüzünüze vurmaktır.

Çiçekler... çok narindir. Bu tamamen acımasızlık. Kendi dertlerinizi bir çiçeği anlatıp solduğunda çok su vermiştim demek gibi bir acımasızlık.

Kitaplar ve müzikler. Tamamen hayal ürünü. Tıpkı kulaklık gibi. Takınca sağırlaşırsınız ama çıkarınca tekrar aynı hayata devam ettiğinizi görürsünüz. Bana göre bu yöntemde anlık bir acı dindirme yöntemi.

Bazıları da duvarlara anlatır. Bunu anlatmam zor, anlaşılması gerek.

Bakışlarına dayanamayıp olduğum yerde yere çöküp oturdum.

"Lütfen bana böyle bakma."

"Sana nasıl bakıyorum?"

"Bunu açıklamam zor, sanki her bakışında farklı bir duygusuzluk var."

"Başkalarına bakarken böyle değilsin. Mesela Selim'e bakarken öfke ve nefret, Çağlar'a bakarken de dostça bir sevgin var..." Duraksayıp nefes aldım.

"..ama bana çok duygusuzca bakıyorsun. Bu beni tahmin edemeyeceğin şekilde aptal hissettiriyor."

Yaklaşıp o da yere çöktü ve çenemi hafifçe sıktı.

"Alin, bunun sebebi sen değilsin. Belki bir gün anlatırım ama beni suçlama, benim yüzümden üzülmede."

"Bunu şimdi mi söylüyorsun? Ben hücredeyken kim yüzünden üzülüyordum sence? Mesela Selim'in bana yapacakları yüzünden üzülmüyordum. Öleceğim içinde üzülmüyordum sadece korkuyordum. Beni üzen tamamen sendin ve bunu hiçbir zaman unutmayacağım."

Mavinin Aydınlığı (Düzenlenecek!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin