Dokuzuncu Bölüm

33 12 53
                                    

Gecenin zifiri karanlığı iyice çökmüş, ama benim kollarım hala onun boynundaydı. O da bana sımsıkı sarılıyordu eli bel oyuğuma oturmuş, beni sımsıkı sarmalamıştı.

''Çok zor,'' dedi fısıltılı bir sesle. ''Sensizlik çok zor.''

''Seni çok seviyorum,'' dedim gözlerimi sımsıkı kapatarak. Geriye çekildim ve yüzünü avucumun arasına aldım. Çekingen bir şekilde yanağına küçük bir öpücük bıraktım.

''Aren!'' Abimin sesiyle olduğum yerde donakalmıştım.  Abimin sesi gür ve sert bir tonda çıkınca kollarımı hızlıca Yiğit'ten çektim. Yiğit sinirle homurdandı. ''En güzel anlarımın katili geldi...'' Normal bir zamanda olsak bu dediği hoşuma gider ve gülerdim. Ama hiç de normal bir zamanda değildik. 

''Ne işin var lan burada kardeşimle sarmaş dolaş?'' diye bağırdı Yiğit'e doğru yönelirken. Hışımla spor çantasını da sert zemine resmen fırlatmıştı. Hızlıca aralarına girdim. ''Abi!'' Abim bana öfkeden ateş saçan gözleriyle bakarken konuşmaya başladı. 

''Kes sesini Aren Nehir!'' 

''Bağırma lan kıza!'' Yiğit'in sert sözleri abimin sözlerini bıçak gibi keserken, sustalı maymuna döndüm. Ama bu sefer sesimi çıkarmak zorundaydım. Çok korkuyordum, çekiniyordum ama artık dama demiştim. Yetmişti artık.

Abim, Yiğit'in yakasından tuttuğunda Yiğit'in gözlerinde öfkeye bulanmış alay vardı. Hiç korkmazdı, hiçbir zaman korkmamıştı zaten abimle kavga etmekten. Ama ben ikisinden birine bir şey olacak diye ödüm patlayan taraftaydım. 

''Yeter!'' İçimde biriken kızgınlık birdenbire dudaklarımın arasından bir çığlığa dönüştüğünde herkesin bakışları bana döndü. ''Yeter artık durun ne olur...''

Yiğit ve abim aniden duraksadılar ama ikisi de hemen toparlandı ve bana doğru yöneldiler. Tek elimi kalbime diğer elimi onlara doğru kaldırdım. ''Aren, tamam abicim gel, gel otur şöyle.''

Yiğit, hızlıca yanıma oturdu ve elimi tuttu. ''Ulan kız yeni hastaneden çıktı. Yaptığın şeye bak! Dur artık Demir, yeter. Bana istediğini yap, ama bana her püskürdüğünde bu kız zarar görüyor.'' 

Abim, bir süre boş bir ifadeyle Yiğit'e bakarak sessiz kaldı. Ben ise o sırada derin derin nefesler alıp vermeye devam ettim. Kalbimin kasılması hareketlerimi sınırlıyordu. Biraz sakinleştikten sonra, abime döndüm. ''Abi Yiğit'in üstüne gitme ne olur. Yeter artık, benim için aranızdaki bu savaşa bir son verin artık.''

Yiğit, yanımdan kalktı ve bulunduğumuz yerde hızlıca volta atmaya başladı. Aniden abime döndü ve sinirden kanlanan gözleriyle, diline gelen bütün zehiri akıttı. ''Sana seni satmadığımı söyledim. O Ali denen şerefsiz, benim zaafımın Aren olduğunu bildiği için bizi ayırmak için sana bu kumpası kurdu. Senin gözünde beni kötü göstererek Aren'le aramızı açmanı sağladı. Defalarca söyledim, inanmadın. İstediğine inan Demir. Ama daha fazla bu kızın üstüne gidersen, hiçbir şeyi umursamam yanıma alırım. Lisede okuyor olmam da hiçbir şeyi değiştirmez, aileme bağlı değilim. İnan yaparım bunu hiç şaşırmazsın.''

Gözlerim ikisi arasında gidip gelirken, abimin gözlerindeki ifadenin sakinlediğini görünce içim biraz da olsun ferahlamıştı. ''Tamam Yiğit, bunları daha sonra konuşuruz. Git evine.''

''Aren'in iyi olduğunu görmeden hiçbir yere gitmem,'' dedi buz gibi bir sesle. Ürpermiştim. Havanın esintisinden çok, Yiğit'in bu tavrı ve ses tonu beni üşütmüştü. Sıkıntılı bir nefes verdim dudaklarımın arasından. Gitmesi gerekiyordu. Sadece dudaklarımı oynatarak, 'git lütfen,' dedim. Yiğit'in kararlı duruşunu hiç bozmadan orada durdu. Kaşlarını çatarak abime bakmaya devam ediyordu. 

Gün IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin