Dördüncü Bölüm

79 27 123
                                    

Eve nasıl geldim, nasıl çantamı yere attım bilmiyordum. Sanki ev başıma yıkılmış da ben altında kalmış gibi hissediyordum. Bu nasıl bir kalp sancısıydı böyle, resmen hiç kabuk bağlamayacak bir yaraydı ve o yaranın olduğu yer sızım sızım sızlıyordu sanki.

O sırada kapım tıklanmıştı ve ben hemen burnumu içime çekerek oturduğum yerden kalktım ve yatağıma uzanıp, örtüyü üzerime çektim. Eğer kapıyı çalan kişi abimse kesin beni sorguya çekerdi ve ben şuan bunu kaldıramazdım. 

''Abisi,'' dedi abim soru soran bir sesle. Sesindeki sorgu ve merak tonunu anlayabiliyordum. ''Neyin var Aren Nehir?'' 

Yanıma iyice yaklaştı ve yatağın ucuna oturarak üzerime doğru hafifçe uzandı. Burnumu çektim. ''Biraz üşüttüm sanırım, halsiz hissediyorum. Yemeğe kadar biraz dinlenmek istiyorum.''

Kısa bir sessizlik hakim oldu ama abim bu işi böylece bırakmazdı. Elinin tersini yavaşça alnıma koydu ve ısısını ölçtü. ''Ateşin de yok. Sanırım ben sorunun ne olduğunu biliyorum.''

Abim gerçekten cin gibiydi ve ben sürekli cin olmadan adam çarpmaya çalışıyordum. Gözlerim irileşti ve bakışlarımı onun bana bakan gözlerine sabitledim. ''Geçmişte bir mevzumuz var Yiğit denen o serseriyle. Sattı bizi, bunu sende biliyorsun. Delikanlı zannediyordum, ama değilmiş. Sana da zarar vermemesi için uzak durmanı istiyorum ondan. Ama sen hala o herif için burada ağlıyorsun.''

Dudaklarımı büzdüm ve oturduğum yerde dikleştim. Yiğit hakkında böyle konuşması kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Abime ilk defa diklenecektim, bunun getirdiği özgüven, bir an kendimi garip hissetmeme neden oldu.

''O kötü biri değil abi. Zaten ayrıldım ondan, uzak da duruyorum. Elimden geleni yapıyorum. Seni ezip geçmiyorum, laflarını yutmuyorum. Ama kalbime söz geçirmemi istiyorsun benden.''

Abimin kaşları memnuniyetsiz bir tavırla çatıldı ve mekanik bir hareketle ayağa kalktı. ''Kalbine söz geçirmek zorundasın, seni kötülüklerden korumaya çalışıyorum. İşimi zorlaştırma, zaten sınav senesi Aren. Biliyorsun doktor olmak istiyorum.'' 

Abim küçüklükten beri hep doktor olmak isterdi, bir ara hakim olmayı düşünmüştü ama tek sabit kararı doktor olmaktı. Onunla gurur duyuyordum zaten aşırı zeki biriydi. Aksi bir meslek düşünemiyordum. ''Yiğit'i senin yakınında görürsem, o zaman hiç sakin kalabileceğimi sanmıyorum Aren Nehir. Bu yüzden hareketlerine dikkat et.'' Derince yutkundum ve başımı yere eğdim. Kaderime boyun eğmekten başka çarem var mıydı ki benim? Onu üzemezdim. Benim kötülüğüm için konuşmazdı abim. 

''Tamam abi, nasıl dersen öyle olsun. Ben artık uyumak istiyorum, müsaade edersen.'' Gece, bütün karanlığıyla sadece içimi değil, bütün gökyüzünü karartmış ve ay bütün parlaklığıyla ışıl ışıldı. Geceleri sevmezdim. Gece demek, bütün zorluklarla yüzleşmek demekti. 

Her şeye rağmen bütün düşünceleri beynimden kovdum ve Yiğit'i, onun söylediklerini, ve abimi bir toz bulutu gibi üfleyip, hepsini beynimden kovdum. Gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun güvenli kucağına bıraktım. 

*

''Aren, güzel kızım. Dün gece erkenden uyumuşsun. Odana geldiğimde seni uyurken görünce şaşırdım. Neyin var bir tanem?'' Babamın sorduğu soruyla kafamı önümdeki tabaktan kaldırdım. 

''İyiyim babacığım, biraz yorgun hissediyordum. Senden işten geç gelince, denk gelemedik. Erkenden uyudum, kusura bakma endişelendirdiysem.''

Babamın ifadesi tedirginleşti ve önündeki gazeteyi masaya bırakarak beni merceğine aldı. Her şüphelendiğinde aynı şeyi yapardı. Ben ise ona gülümseyerek karşılık verdim. Ailemi endişelendirmek en istemediğim şeydi. 

Gün IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin