Ellerimi cebime sokup parktaki insanları izlemeye devam ettim. Derin bir nefes alıp içimde ki sıkıntıyı gidermeye çalıştım.
Adanaya gelmiştik. Neden bu kadar erken derseniz, çay toplamaya gitmiştik. Fındıktan kesinlikle daha kolaydı ama sıcak olunca veya yağmur olunca gerçekten çekilmiyordu.
Yağmurda bile topluyorduk! Neyse işte güneşli bir günde zaten terden ölmüşüm, yorulmuşum, bıkmışım çay toplarken bir anda yılan görmeyeyim mi!?
O can havliyle koşarak yola çıktım. Bizimkiler ise bu halime gülüyordu, bende hem bıktığımdan hemde sinirden ağlamaya başladım. Ondan sonrada çayı toplayıp adanaya geldik.
Ne kadar anne tarafından hoşlanmasam da annemin ailesi olduğundan bir şey diyemiyordum.
Babamlar burada ki şirketlerimizi kontrol etmek için gitmişti. Annemlerde anane tayfasıyla misafirliğe gitmişlerdi.
Bizimkiler nerede bilmiyordum. İçimdeki sıkıntı yüzünden çıkmıştım evden, hava almak iyi gelebilirdi.
Telefonumun titrediğini hissettiğimde elime aldım. Mesaj ezradandı.
Diğer yarım:
Esra evde tek başımayım, aşağıdan sesler geliyor, korkmaya başlıyorum
Mesajı görmemele ayaklanmam bir oldu. Telefonumu elimden bırakmayıp var gücümle ananemlerin evine koşmaya başladım.
Bana 1 saat gibi gelen ama 10 dakkalık yoldan sonra koşarak eve vardım. Yolda aklıma türlü türlü senaryolar gelmişti. Evin ön kapısını kullanmadan arka bahçeden içeri girdim. Adamlar hala içeride olabilirdi.
Sessiz adımlarla yukarı çıkarken evde kimsenin olmadığına emin olmuştum. Bütün evde ezrayı ararken aklıma lavabolara bakmak geldi.
İlk kata baktığımda yoktu. İkinci kata çıktım orada da yoktu. İçimdeki sıkıntı büyürken üçüncü kattaki lavaboya girdim.
Gördüğüm görüntüyle nefesim kesildi. Bakışlarım donuklaştı, elimi kalbime koydum.
Boğazıma ağır bir yumru otururken burnumun ucu sızladı. Yaşadığım şoktan çıkamıyordum.
Ağzımdan titrek bir ses çıktı "E-ezra"
Ayaklarım beni taşıyamayınca kendimi tutamadan sertçe yere düştüm. Elimle ağzımı kapatıp hıçkırığımı durdurmaya çalışıyordum.
Yerde emekleyerek ezranın kanlı vücudunun yanına geldim. Banyonun kenarında kanlı bir bıçak vardı. Ezranın gövdesinden akan kan her yere bukaşmıştı.
Ezranın vücudunun etrafında göl olmuştu. Kan o kadar fazlaydı ki yaranın yerini tespit edemiyordum.
Dudaklarım titredi. "Hayır, hayır hayır. Ölmüş olamazsın, hayır. Beni bırakamazsın ezra, hayır" ellerimi omuzlarına koyup titriyordum.
Beynim durmuştu, hayatımda ilk defa böyle birşeyle karşılaşıyordum ve ne telefonumu elime alıp ambulans arayabiliyordum. Nede abimleri arayıp yardım isteyebiliyordum.
Kitlenmiş gibiydim.
"Ezra, ezra aç gözünü. Hadi ikizim, hadi bırakma beni. Ezra lütfen aç gözlerini" hüngür hüngür ağlamaya başlamış, hıçkırıklardan nefes alamıyordum.
Ezranın kan sıçramış yüzünü ellerimin arasına aldım. Buz gibiydi.
Yavaş yavaş tokat attım. "Ezra hadi ezra, aç gözünü, yalvarırım aç." Gözyaşlarımdan dolayı önümü göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatı Tesbih Yapmışım | Karışan Bebekler
Novela Juvenil"Ben Esra Berra Yıldırım. Kusura bakın tanıştığımıza memnun olmadım" Esra sıradan olmayan hayatını hiç bir şeyi umursamayarak yaşıyordu. Ta ki bebeklerin karıştığını öğrenene kadar. Gerçek ailesinin hayatına girmesiyle renkli olan hayatı daha çok ca...