yoongi spor arabasını evin önüne park ettiğinde bacaklarımın üzerine örttüğüm battaniyeyi kenara koymuş ve verandaya konulmuş koltuklardan ayağa kalkarak merdivenlere doğru ilerlemiştim. saat gecenin bilmem kaçıydı fakat ben televizyonda izlediklerimden sonra ne uyuyabilmiştim ne de içeriye girerek bekleyebilmiş.
yoongi kutlamada giydiği kıyafetlerle arabadan indiğinde önce arabanın arka kapısını açıp oradan bir kaç poşet çıkarıp kapıyı tekrar kapatıyor ve bana doğru geldiğinde poşetleri tek eline alıp üzerime geçirdiğim montuma rağmen ince belimi yakalayıp beni kendisine çekiyordu. dudaklarımın üzerine ise beni ve kendisini mest eden bir öpücük konduruyordu.
"dışarıda beklememeliydin, buz gibi olmuşsun." beni de kendisiyle birlikte içeriye sürüklediğinde ona itiraz etmedim ve içeriye girerek sıcak hava dalgasının yüzüme bir yel gibi çarpmasına izin verdim, işte o saniyede ise dışarıda ne kadar çok beklediğimi ve kesinlikle donduğumu anladım.
ama evin içinde onu beklemekte zulüm gibi gelmişti. içim içime sığmıyordu ve ev bana dar gelmeye başlamıştı. kendimi dışarıya attığımda ise saatlerce orada beklerken zamanın farkında bile değildim.
poşetleri mutfağa bıraktığında önce içindeki aldıklarını buzdolabına koydu, bir kaç şey almıştı ki büyük ihtimalle bunları isteyen jungkook olmalıydı. bugün yoongi ile onu telefonda konuşurken duymuştum. çok fazla kulak misafiri olmak istemediğim için dinlememiştim ama içinden bir market kelimesi geçtiğine şahit olmuştum.
poşetleri boşaltıp tekrar bana döndüğünde elleri ellerime dolanıyor ve bizi dünkü odaya sürükleyerek tekrar oraya girmemizi sağlıyordu. ona bu konuda itiraz dahi etmedim çünkü sıcacık yorganın altına girerek orada onunla sabaha kadar bana anlatmadığı ne varsa öğrenmek istiyordum.
"beni beklememeliydin," montumun fermuarını açarak aşağıya indirdiğinde üzerimde sadece gri bir kazak ve altımda da siyah bir eşofman altı vardı. "dışarısı zaten soğuk, bir de orada beklemişsin." sanki donan yerlerimi kendi sıcaklığıyla ısıtmak istermiş gibi yüzümü avuçları arasına almış ve açıkta kalan yerlere ise dudaklarını bastırmıştı. gözlerim huzurla kapandığında ise ellerim çoktan dirseklerinden güç almak için oraya tutunmuştu. sonra ise ellerime de aynı rutini tekrarladığında kalbimde bir yerlerde kocaman bir sızı meydana geldi.
çok seviyorum, dedim içimden, o kadar çok seviyorum ki kalbime sığmıyor artık, diyerek devam ettim. yüzüne karşı da söylemek istedim belki fakat o an ne dudaklarımı aralayabildim ne de başka bir şey yapabildim. sadece onun güzelliğini izledim öylece.
montum sonunda üzerimden kayıp gittiğinde yoongi'de kendi kabanını çıkarıyor ve kenara koyuyordu. hemen sonra ise kravatını, takım elbisesinin ceketini, rugan ayakkabılarını, pahalı saatini, kemerini... sadece gömleği ve kumaş pantolonu ile kalınca ise onu oturduğum yataktan öylece izliyordum.
bana kısa bir bakış atıp gömleğini de çıkardığında derin bir nefes aldım ve arkası dönük olduğu için geniş sırtını süzdüm, hemen sonra ise odada bulunan dolaba ilerleyerek oradan bir kazak alarak üzerine geçiriyordu, pantolonuda gömleği gibi saniyeler sürmeden bedeninden sıyrıldığında şimdi de beyaz süt teninde olan bacaklarını izliyordum. belki bacak kılları yüzünden belli olmuyordu ama işte onu tanıdığım günden beri beyazdı bu adam...
çok sürmeden o da benim gibi gri bir eşofman altı giyindiğinde dolabın kapağını kapatmış ve çıkardığı kıyafetleri yerden toplayarak kenarda bulunan tekli koltuğun üzerine gelişi güzel fırlatmıştı.
ve sonunda bana döndüğünde ise onu dikkatli bir şekilde izleyen benimle karşılaşmış ve yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken adımları hemen dibimde bitmişti. hiç zorlanmadan beni kucağına aldığında tek hoplatmasıyla bacaklarımı beline doladım ve kollarımı da aynı şekilde boynuna çaprazlamasına doladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
abandoned house : yoonmin ✓
Fanficevimizi terk ettin. sen beni terk ettin. •texting+düzyazı •minific