18. Bölüm

3.2K 242 120
                                    

Mehmet...

Tüm umutlarımın sonbahar yaprakları gibi döküldüğü anda bir mucize gibi gelmişti Meryem.

Ayakta durmaya bile takatim yokken camın önünden ayrılamadığım bir günde görmüştüm onu hastanenin önünde. O gün kaderimizin birleştiği gün olduğunu biliyordum, o bana gösterilen kaderimdi çünkü. Kardeşimden onu bana getirmesini istemiştim, geleceğini biliyordum. Ondan isteyeceklerimi kabul edeceğini de bildiğim gibi.

Kaçarcasına gittiği hastaneden ertesi gün nasıl yapabiliriz diyerek gelmişti. Kırmızı çizgilerini bildiğim bir insandı, Allah için yaşayan, merhamet, hayâ ile özdeşleşen biriydi. Göze alacaklarına rağmen dini hassasiyetlerinden zerre ödün vermiyordu. Kendine yakıştıramayacağı bir durumdu nikahsız hamile kalmak hiçbir şekilde bir birlikteliğimiz olmayacağına rağmen, ki bende ona yakıştıramazdım bunu. Çünkü  o bambaşka bir kadındı, o yüzden ben dile getirmiş, nasıl söyleyeceğini bilemediği konuyu, o yükü almıştım omuzlarından daha büyük yüklere yer açarak.

Onu sürükleyeceğim sıkıntıların ilk adımıydı bu. Daha sonrasında ardı arkası kesilmedi benden kaynaklı sorunlarının. Ölümün kıyısına kadar götürdü onu bana verdiği söz ve benden taşıdığı emanetler. Ama bildiğim, emin olduğum bir şey vardı hasret duyduğum evlatların annesi oydu. Ne yaşarsa yaşasın emanetimi koruyacağını, sağ salim dünyaya getireceğini biliyordum.

Ateşten öteye ağır bir imtihandan geçmiştim bir kere bile şikayet etmeden.  Mükâfatı da o denli büyük olacaktı ki iki evlat ve sahip olmanın hayal gibi geldiği bir eş...

Daha önce onunla herhangi bir iletişimin ya da ona karşı herhangi bir hissiyatım olmamasına rağmen o gün hastane odasına girdiğinde onunla birlikte gelen ferahlık, huzur hiçbir kelimeyle ifade edemeyeceğim kadar belirgin ve güzeldi. Daha sonra her geldiğinde o şifa gibi ferehlık ve etrafında pervane huzur onunla birlikte geliyordu. Daha kapıdan girmeden geldiğini anlayabiliyordum. Onu eşim olarak kabul ettiğimde aramızdaki bağın bir daha kopmayacağını biliyordum halihazırda Burçak'la evli olmama rağmen. Burçak'ı seviyor olmam ile Meryem'e karşı duyduğum adının ne olduğunu bilmediğim şey arasında uçurum gibi bir fark vardı. Sevmek değildi ama asla vazgeçemeyeceğim bir şeydi. Meryem'den vazgeçmek fikirini değil aklımdan geçirmek ihtimalini düşünmek bile yaşadıklarım ya da ölüm yanında ne ki, karşılık gelecek kelime bulamıyorum.

Merakımda o ve taşıdığı emanetimle gözümü ölüm kadar ağır bir uykuya kapattım. Bir daha uyanamayacağımı sandığım o ölüm uykusundan beni çağıran bir mucizeyle uyandım. Beni esir alan o uykuyu adeta yırtıp, parçalarcasına uyandırmıştı.

Mucizemin adı yine Meryem'di. Açtığım gözlerimin gördüğü ilk şey o ve kucağında inanamadığım iki mucizeydi. Rüya olduğunu sanmıştım ilk ama gerçekti. Bana yeniden bir hayat bahşeden yine oydu her ne kadar küçük mucizemiz vesile olsada.

Onun ruhunun ve yüreğinin nazeninliğini bebeklermize anne ve babamın adını vermesinde bir kere daha görmüştüm. Hep annemin adını koyacağım bir kızımın olmasını istemiştim en çok. Çünkü eksik kalan yanımdı annem, doyamadığım, yaşayamadığım. Meryem tüm eksik yanlarımı tamam ediyordu sanki elinde sihirli bir değnek varmış gibi.

MERYEM "Tamamlandı"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin